Arama
Arama
En son konular
En son konular
KÜÇÜK YAŞLARDA EVLENMENİN ARTI VE EKSİLERİ
1 sayfadaki 1 sayfası
KÜÇÜK YAŞLARDA EVLENMENİN ARTI VE EKSİLERİ
KÜÇÜK YAŞLARDA EVLENMENİN ARTI VE EKSİLERİ
Evlilik yaşı eskiden çok küçükmüş ve bunun zorluklarını annelerimizden ninelerimizden çok dinlemişsinizdir. Evlilik çağına bir kızın gelip gelmediğini ölçme aleti bir tahta sandalye imiş. Kız sandalyede otururken ayakları yere tam rahat basıyorsa o kızın evlilik vakti gelmiş sayılırmış. 13 yaşında evlendirilirmiş çoğunlukla ve 18 yaşına gelen kıza evde kaldı muamelesi yapılırmış. Aradan çok zaman geçti ve köprünün altından çok su aktı. Şimdi evlilik yaşı kızlarda 25-35 yaş arası. Dün tv de bir kanalda zaping yaparken 1 dakika bakmıştım. 14 yaşında kız kocaya kaçmış ve aile perişanmış vs.
Küçük yaşta evlenmenin artıları neler olabilir, eksileri nelerdir şöyle bir düşünelim. Küçük yaşta evlilik yapmanın en olumlu tarafı anne babaların, kaynana kayınpederin genç olmalarıdır. Genç evli çifte yardımcı olma olasılıkları daha fazladır. Bilakis torun bebek doğunca onunla ilgilenmek bakmak dede ninelere ayrı bir zevk oluyor. Bunun tam tersi geç yaşta yapılmış evliliklerde anne baba, kaynana kayınpeder de sağlık sorunları o yeni evli çiftlerin evliliklerinde çok sorun yaratıyor. 35 yaşını aşmış kızlar çoğunlukla hasta anne babalarının bakımları uğruna evlilik hayallerini kafalarından silmek zorunda kalıyorlar. Geç evlenen çiftlerin anne babalarından torun bakma desteği de gelemiyor çoğunlukla ve torun bebekler anneleri çalışıyorsa kreş köşelerinde büyümek ya da bakıcı ellerinde büyümek zorunda kalıyorlar.
Evlilik başlangıcında çalışan bayanların daha çok tercih edilir olması maalesef torun bebek bakımlarında artı kazandırmıyor. Çalışan annelerin bebek büyütmeleri çok daha zordur. Evlenmeyi geç yaşlara bırakan kişilerin tercih bolluğu da kalmıyor. Karşısına çıkanlar da çoğunlukla 2-3 çocukla dullar oluyor. Sanırım bu yönden geç evlilik yapanlar pişman oluyorlardır. 40 yaşına gelmiş bir 2 çocuklu dul kadından bir evlat sahibi olacağım diye onun getirdiği 1-2 çocuğun sıkıntılarını çekmek hatta boşandığı kocasıyla çocukları yüzünden bitmeyen sorunların değişik dertlerine katlanmakta kolay değil. Kadın veya erkek olsun 2-3 çocukla dul kaldıktan sonra tekrar bir başkasıyla evlenmeye kalkışmalarındaki en büyük sorun eski eşlerle çocuklar yüzünden bitmeyen ilişkileridir. Bu büyük bir derttir.
Boşandıktan sonra arkadaş kalma lafı tam bir yalandır. İnsanların zihninden hiçbir yaşanmış aşk silinmez. Ne kadar boşanmış olsalarda bir kıvılcım aynı yangını başlatıverir. Ben o yüzden çocuklu boşanmış kadın veya erkekleri ikinci evliliklerinin birincisinden daha sağlam olacağı inancında değilim. Küçük yaşta yapılan evlilikler de saf temiz duyguların yoğunluğunun daha fazla olacağı inancındayım. Geç yapılan evliliklerde kadın da olsa adam da olsa maalesef çok torna tezgahından şekillenmiş argo tabiriyle KIRK BAHAR OTU YEMİŞ ya da KAŞARLANMIŞ oldukları da bir gerçektir.
Hele günümüzde boşanmış veya dul çocuklu birisiyle evlilik yapmak büyük kumardır. Ama hem evliliklerini hem de iş yaşamlarını çorba etmeden başarılı bir şekilde yürütebilen kadın veya erkekler de vardır. Ben o mütevazi ve akıllı çiftleri hayranlıkla alkışlıyor ve kutluyorum. Böyle örneklerin toplumumuzda çoğalmasını Allah dan diliyorum. Bu devirde düzgün aile yaşamı yaşayabilmek gerçekten büyük ustalıktır kabiliyettir.
Kadının düşmanı yine bir kadındır sözüne tamamen katılıyorum. Bu sözü iki boyuttan da incelemek isterim. Birinci anlamı kadının evliliğine saldıran kadın ya kaynanasıdır ya da kendisinden daha genç bir kız. Günümüzde bazı kız-kadınlarda şöyle bir görüş oluştu. Zengin kariyerli ve beni kraliçeler gibi yaşatacak bir orta yaşlı adamın karısı olmayı her zaman tercih ederim gibi. Niyet böyle olunca da kafeslenecek orta yaşlı kariyerli adamın bir yuvasının olduğu da başka bir gerçektir. İşte bu genç kız ya da kadınlar o yuvadaki dişi kuşa saldırırlar. Kaleyi savunan dişi kuşun her kıskançlık atağı orta yaşlı adamı taze kızlara bir adım daha yaklaştırır. Taze körpe dişiliğini tazeliğini silah yapar, evdeki dişi kuş da çocuklarını veya savaşı kaybederse çocukları uğruna kabullenir boynuzlanmayı.
Erkekler çoğunlukla 30 yaşına kadar paranın kölesi kadınların efendisi olarak yaşar ve 40 yaşından sonra ise paranın efendisi olur ve genç kadınların kölesi. O yüzden her devirde paralı patron ve genç sekreter hikayeleri yazılır yaşanır durur. Yaşlı adamın yanındaki genç kadın ve kucağındaki bebekle parkta dolaşırken baba-kız zannedilmeleri erkeğin çok moralini bozacaktır. Yaşlı kadının kucağındaki bebeğin de çocuğu değil torunu zannedilmesi geç evlenen kadının moralini oldukça bozacaktır.
01 Aralık 2010 Çarşamba
UĞUR ÖZALTIN
Evlilik yaşı eskiden çok küçükmüş ve bunun zorluklarını annelerimizden ninelerimizden çok dinlemişsinizdir. Evlilik çağına bir kızın gelip gelmediğini ölçme aleti bir tahta sandalye imiş. Kız sandalyede otururken ayakları yere tam rahat basıyorsa o kızın evlilik vakti gelmiş sayılırmış. 13 yaşında evlendirilirmiş çoğunlukla ve 18 yaşına gelen kıza evde kaldı muamelesi yapılırmış. Aradan çok zaman geçti ve köprünün altından çok su aktı. Şimdi evlilik yaşı kızlarda 25-35 yaş arası. Dün tv de bir kanalda zaping yaparken 1 dakika bakmıştım. 14 yaşında kız kocaya kaçmış ve aile perişanmış vs.
Küçük yaşta evlenmenin artıları neler olabilir, eksileri nelerdir şöyle bir düşünelim. Küçük yaşta evlilik yapmanın en olumlu tarafı anne babaların, kaynana kayınpederin genç olmalarıdır. Genç evli çifte yardımcı olma olasılıkları daha fazladır. Bilakis torun bebek doğunca onunla ilgilenmek bakmak dede ninelere ayrı bir zevk oluyor. Bunun tam tersi geç yaşta yapılmış evliliklerde anne baba, kaynana kayınpeder de sağlık sorunları o yeni evli çiftlerin evliliklerinde çok sorun yaratıyor. 35 yaşını aşmış kızlar çoğunlukla hasta anne babalarının bakımları uğruna evlilik hayallerini kafalarından silmek zorunda kalıyorlar. Geç evlenen çiftlerin anne babalarından torun bakma desteği de gelemiyor çoğunlukla ve torun bebekler anneleri çalışıyorsa kreş köşelerinde büyümek ya da bakıcı ellerinde büyümek zorunda kalıyorlar.
Evlilik başlangıcında çalışan bayanların daha çok tercih edilir olması maalesef torun bebek bakımlarında artı kazandırmıyor. Çalışan annelerin bebek büyütmeleri çok daha zordur. Evlenmeyi geç yaşlara bırakan kişilerin tercih bolluğu da kalmıyor. Karşısına çıkanlar da çoğunlukla 2-3 çocukla dullar oluyor. Sanırım bu yönden geç evlilik yapanlar pişman oluyorlardır. 40 yaşına gelmiş bir 2 çocuklu dul kadından bir evlat sahibi olacağım diye onun getirdiği 1-2 çocuğun sıkıntılarını çekmek hatta boşandığı kocasıyla çocukları yüzünden bitmeyen sorunların değişik dertlerine katlanmakta kolay değil. Kadın veya erkek olsun 2-3 çocukla dul kaldıktan sonra tekrar bir başkasıyla evlenmeye kalkışmalarındaki en büyük sorun eski eşlerle çocuklar yüzünden bitmeyen ilişkileridir. Bu büyük bir derttir.
Boşandıktan sonra arkadaş kalma lafı tam bir yalandır. İnsanların zihninden hiçbir yaşanmış aşk silinmez. Ne kadar boşanmış olsalarda bir kıvılcım aynı yangını başlatıverir. Ben o yüzden çocuklu boşanmış kadın veya erkekleri ikinci evliliklerinin birincisinden daha sağlam olacağı inancında değilim. Küçük yaşta yapılan evlilikler de saf temiz duyguların yoğunluğunun daha fazla olacağı inancındayım. Geç yapılan evliliklerde kadın da olsa adam da olsa maalesef çok torna tezgahından şekillenmiş argo tabiriyle KIRK BAHAR OTU YEMİŞ ya da KAŞARLANMIŞ oldukları da bir gerçektir.
Hele günümüzde boşanmış veya dul çocuklu birisiyle evlilik yapmak büyük kumardır. Ama hem evliliklerini hem de iş yaşamlarını çorba etmeden başarılı bir şekilde yürütebilen kadın veya erkekler de vardır. Ben o mütevazi ve akıllı çiftleri hayranlıkla alkışlıyor ve kutluyorum. Böyle örneklerin toplumumuzda çoğalmasını Allah dan diliyorum. Bu devirde düzgün aile yaşamı yaşayabilmek gerçekten büyük ustalıktır kabiliyettir.
Kadının düşmanı yine bir kadındır sözüne tamamen katılıyorum. Bu sözü iki boyuttan da incelemek isterim. Birinci anlamı kadının evliliğine saldıran kadın ya kaynanasıdır ya da kendisinden daha genç bir kız. Günümüzde bazı kız-kadınlarda şöyle bir görüş oluştu. Zengin kariyerli ve beni kraliçeler gibi yaşatacak bir orta yaşlı adamın karısı olmayı her zaman tercih ederim gibi. Niyet böyle olunca da kafeslenecek orta yaşlı kariyerli adamın bir yuvasının olduğu da başka bir gerçektir. İşte bu genç kız ya da kadınlar o yuvadaki dişi kuşa saldırırlar. Kaleyi savunan dişi kuşun her kıskançlık atağı orta yaşlı adamı taze kızlara bir adım daha yaklaştırır. Taze körpe dişiliğini tazeliğini silah yapar, evdeki dişi kuş da çocuklarını veya savaşı kaybederse çocukları uğruna kabullenir boynuzlanmayı.
Erkekler çoğunlukla 30 yaşına kadar paranın kölesi kadınların efendisi olarak yaşar ve 40 yaşından sonra ise paranın efendisi olur ve genç kadınların kölesi. O yüzden her devirde paralı patron ve genç sekreter hikayeleri yazılır yaşanır durur. Yaşlı adamın yanındaki genç kadın ve kucağındaki bebekle parkta dolaşırken baba-kız zannedilmeleri erkeğin çok moralini bozacaktır. Yaşlı kadının kucağındaki bebeğin de çocuğu değil torunu zannedilmesi geç evlenen kadının moralini oldukça bozacaktır.
01 Aralık 2010 Çarşamba
UĞUR ÖZALTIN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin