Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24)

Aşağa gitmek

öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) Empty öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Cuma Ağus. 07, 2009 7:53 pm

MEVSİMLİK KÖLELER(23)


öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) 43363
Resmi büyük görmek için tıklayın



Kader, bütün günlerin yorgunluğunu atmışçasına hala denize girdiği o anları hayal ediyordu…Bir türlü anlam veremiyordu,İlyas’ın kendisinden uzak durmasına.Denize girerken bile an be an O’nu izlemekten geri kalmamıştı.İlyas’ın denizde yüzerken bir an kendisinden tarafa yüzdüğünü hissetmiş,yanına gelecek diye gizliden gizliye sevinmişti bile.

“-Ne olurdu sanki gelseydi,denizin sularında şakalaşaydık, ya da yüzme öğretmeye çalışsaydı.O’nun kaslı vücudunun ihtişamını yakından izleseydim,olmaz mıydı?..”
diye düşünmüştü…

Sonra bir ara fındık bahçelerine doğru yöneldiğini, belirli bir süre geri dönmediğini takip etmiş,hatta o tarafa doğru yanındaki kadınlara bir bahane uydurarak İlyas’ın yanına gitmeyi bile kafasına koymuştu.Sonra da İlyas’ın belirli bir süre sonra dalgın vaziyette geri döndüğünü ve üzerindeki rambo şekilli atleti çıkarttıktan sonra
kumların üzerine kendisini bırakıp neredeyse saatlerce hiç kimseyle ilgilenmeden öylece kendiliğinden geçtiğini bile izlemiş, O’nun her anını göz hapsinde tutmuştu.

Nasıl izlemesindi, nasıl göz hapsinde tutmasındı,bu genci.Bir anda benliğine giren,yüreğinde aşk kıvılcımlarının yeşermesini sağlayan ilk erkekti,ilk göz ağrısıydı,ilk aşkıydı…Hala dudaklarına kondurduğu busenin yüreğinde yaktığı ateş,bütün hızıyla devam ediyordu.Ateşin hızı her gün biraz daha artıyordu.

Zaman zaman İlyas’a da kızmıyor değildi. Doğrusu içten içe öfkelendiği de oluyordu. Neden yanına yaklaşmakta tereddüt ediyor, neden soğuk davranıyordu, bir türlü anlamış değildi,doğrusu.Sonra bu düşüncelerinin ardından: “-O’nun da belki kendine göre hesabı,kitabı vardır,yoksa O’ da o öpücüğün izlerini kafasından silememiştir” diye yargısız infaz yaptığından dolayı da kendi kendisine de kızdığı oluyordu.

Öğle yemeğinden sonra her zamanki gibi yine kendilerini işlerine vermişlerdi.
Kader, güçlü kollarıyla fındık dallarını aşağıya doğru eğiyor, dalları kırmamaya özen gösteriyordu. Şimdi eğmiş olduğu dalın üzerine sağ diziyle ağırlığını vermek suretiyle uçtaki fındıkları toplamaya çalışıyordu.Yalnızdı.Yanındaki kadın,”tuvalet ihtiyacını gidereceğini” belirterek uzaklaşmıştı.

Tam kendisini fındık toplamaya konsantre etmişken :

“-Kolay gelsin “ sesiyle irkildi. Bu sesin kime ait olduğunu beyninden gelen sinyallerin uyarısından hissetmişti…

“-Aman Allah’ım, bu İlyas olmalı” diye bütün dikkatini sesin geldiği tarafa doğru verince; eğmiş olduğu fındık dalının üzerine verdiği gücün etkisi azaldı.Fındık dalı,fiziksel olarak bu durum karşısında kayıtsız kalamazdı.Üzerindeki güç azalınca,gergin olan kendi potansiyel gücün etkisiyle yay gibi fırlayıp yılan gibi ince ses çıkararak eski haline geldi…Dalın,eski haline gelmesiyle Kader’in elleri boşta kalmıştı.İlyas,Kader’in bir anlık dalgınlığından ortaya çıkan durumu izlemişti.Tekrar Kader’le yüz yüze geldiğinde O’nu bu gafletten kurtarmak istercesine dalı güçlü kollarıyla O’nun önüne eğdi.

“-Kusura bakma. Biraz önceki dalgınlığın benim yüzümden oldu. Onun için fındık dalı senden kurtulup eski haline geldi.

Kader, İlyas’ın kur yapmaya çalıştığını hemen sezinlemişti. Kayıtsız kalamazdı. Sezgileri güçlüydü.

“-Yok canım, aslında benim dalgınlığımdan kaynaklandı.”

Konuşmak ve sohbeti ilerletmek için sarf edilen bu iki cümlenin sıcaklığı kafi gelmişti. Nedense bedenleri birbirlerine temas edecek şekilde yakınlaşmışlardı. İlyas, karşısındaki kızın vücudundaki emek dolu ter kokusunu bütün içtenliğiyle ciğerlerine kadar çekti. Çoktandır uzak kalmıştı,yakınındaki sevgiliden,bu zamana dek. O’nun varlığı, hem yakın hem de uzaktı. O’ndan uzak durmakla haksızlık yaptığını kabulleniyordu.Bu konu da bazen kendi kendini de sorguladığı olmuştu.Her şeyin bir raconu olduğunu bilirdi.İşçilerin içerisinde işçileri yönlendiren,onların bütün sorunlarıyla ilgilenen lider konumundaki bir kişi olarak kendisinin bütün işleri,bir kenara bırakıp ,bütün ilgi yoğunluğunu Kader üzerinde odaklaştırmasının hatta Mart kedisi gibi peşinden miyavlamasının anlamsız olacağının ince hesaplarını da yapmış,aşkın inceliklerini teferruatına kadar düşünmemiş değildi.
Bütün gelişmeleri, olayların doğal seyri içerisinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyordu…

İlyas, aradaki iletişimin sıcak bağlarını şu anda kurmanın zamanı geldiğini düşündü.

“-Biliyor musunuz, size nasıl hitap edeceğimi dahi bilemiyorum. Hala senin adını bile öğrenmiş değilim,bağışlayınız beni…”

İlyas’ın bu masumane tavrına karşılık “Hınzır herif,doğru dürüst yanıma gelmedin ki,adımı öğrenebilesin..”düşüncelerini içerisinden geçirdi.Kader’in bu esprili düşünceleri zaman zaman ortaya çıkardı.Biraz da yapısından kaynaklanıyordu,muzipliği..Her ne kadar adı Kader de olsa,acılar içerisinde yoğrulmuş da olsa yine de yaşama şakayla sarılmasını bilen bir huyu gizliydi benliğinde…

“-Benim adım Kader” diye yanıtladı, İlyas’ın soru dolu sözlerini…

“-Güzel ama düşündürücü doğrusu.”

“-Asıl adım,Elmas’tır.Kader ise göbek adımdır.”

“-Bence bu göbek adının ayrı bir öyküsü olmalı, değil mi ?”

İlyas, merakta kalmıştı. O’nun bu meraklı hali, yapısından kaynaklanıyordu. Öğrenmek istediği şeylerin gizemli kalmasına gönlü razı olmazdı.

İlyas, Kader’e daha müşfik davranarak tatlı bir ses tonuyla:

“-İstersen anlatacağın öyküyü şöyle daha rahat bir ortamda dinlesem olmaz mı?..Hadi fındıkları toplanmış ocaklardan birinin altına gidelim…”

Bu sözlerinin ardından İlyas’ın bir anda eli, Kader’in eliyle birleşti, onu güçlüce kavradı.Diğer işçilerin gözlerinden uzak fındıkları toplanmış ocaklardan birinin altına gitmeyi yeğlediler.

Kader, bu olup bitenlere kendisini öyle kaptırmıştı ki İlyas’ın nasırlı avucunun içerisinde ürperdiğini, aynı zamanda kendisini kavrayan gücün güvenli yapısına sığındığını hissetti. İlyas’ın inanılmaz çekiciliği karşısında kayıtsız kalarak ister istemez O’nun rotasına girmeye boyun eğdi…


(devam edecek)





MEVSİMLİK KÖLELER(24)



öykü:MEVSİMLİK KÖLELER(23-24) 43401
Resmi büyük görmek için tıklayın



Toprak zemin üzerine yan yana oturdular. Sırtlarını, fındık ocaklarındaki dallara dayamışlar,ayaklarını da ileriye doğru uzatmışlardı.Uzatırken bacakları,birbirlerine değmiş vücutlarının arasında elektrik iletişimi gidip gelmiş,şimşekler çakmıştı.İkisinin de içsel dünyası kıpır kıpır,alev alevdi…Her ikisi de bu elektrik akımından kopmak istemediler.

İlyas, Kader’i rahatlatmak düşüncesiyle:

“-Biliyor musun Kader, sana karşı aşkım ilk günkü ateşiyle devam etmekte. “Göğsünün sol tarafına sağ elini koyarak,

“…hala sana karşı ha şuramda öyle bir duygu var ki, nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum. Bana karşı duymuş olduğun hislerine kayıtsız kaldığımı düşünme. Aşkımız filizlenip neredeyse tomurcuklarını patlatacak duruma geldi.”

Kader, İlyas’ın birden bire sağanak yağmur şeklinde gelen iltifatları karşısında şaşırmıştı doğrusu… Beklemiyordu, bu iltifatları. Bir taraftan da İlyas’ın cesaretine hayran kalmıştı.İlyas’ın son cümlelerinde aşka hasret kokan davetiyenin dışa vurumu yatıyordu.Kader,bunu hemen hissetti.

Gayri ihtiyari yanındaki aşkının gözlerine bakışlarını gönderdiğinde O’nun gözlerinin gizemliliğinde bir an kaybolduğunu düşündü. İlyas ise bu bakışlara kayıtsız kalamayacağını, yüreğinin hızlı hızlı çarpmasından anlaşılıyordu. Kader’in dudaklarının aralığına dudaklarını ihtirasla ve yıldırım hızıyla birleştirdiğinde ikisi de kendi dünyalarından geçmiş, başka bir gezegende hayal alemine girmiş gibiydiler…

Bu beklenip de bir türlü gelmeyen şimdi ise gerçekleşen öpüşmenin ne kadar sürdüğünün hesabını yapmadılar…

Kader, şimdi çok mutluydu. Bu anı çok beklemişti. Mutlu olmasının gerekliliğine kendisini şartlandırmıştı bir kez. İlyas’la Kader’in birbirleriyle hasret gidermeleri ,ikisinin de özlemini hissettikleri bir duyguydu…İlk kez birbirlerini yakından süzüyorlardı…

Hep acı,hep elem,hep keder Kader’in yazgısı mı olacaktı?.. Zaten bu yaşına kadar ömrü, perişan geçmişti. Şimdi ise İlyas’la mutluluğu yakalamanın az da olsa sefasını sürmeyi istiyordu.

İlyas’a yaşam öyküsünü bütün çıplaklığı ile anlatmıştı:

“Küçük yaşta henüz iki yaşındayken anasının ani bir rahatsızlıkla öldüğünü, sonraki günlerinin ise tam bir kabuslar içerisinde debelenip durduğunu” anlatmıştı.

Kader’in bu dramatik öyküsü İlyas’ı etkilemişti doğrusu. Hüzünlendi. Her ne kadar yüreği,dışarıya karşı katı ve acımasız gibi görünse de aslında tam tersiydi.Yüreği,olduğundan da hassas idi.Kader’in kadersizliğini,kendisinin acı yaşanmışlıklarıyla özdeşleştirdi.

“ Bu kızın da dünyası, benim ki gibi mutsuzluklar içerisinde geçmiş” diye bir an daldı. Ve bu dalgınlık anı bir süre devam etti.
Şimdi yanındaki kıza karşı daha içten ve daha sevecendi…

“-Demek öyle kötü günler geçirdin ha.”

“-Evet, İlyas. Maalesef anlattıklarımın hepsi de gerçek.”

İlyas, yarı şakayla karışık:

“-Desene ikimiz de aynı kaderi paylaşmaktayız.”

Kader, suskun kaldı. İlyas, bu suskunluğun altında karşısındaki kızın aşkına yenik düştüğünü sezinliyordu…

Oturdukları yerden ayağa kalktılar. Kader’in boyu, İlyas’tan biraz kısaydı. Bakışları, gözlerinin merkezinde tekrar birleşti.İkisi de bu bakışlara kayıtsız kalmayarak birbirlerine sarıldılar.Bu sarılma aynı refleksle olmuş ikisinin kolları da vücutlarına kenetlenmişti.İlyas’ın gücü,Kader’i gafil avlamış, onun vücudunu kendisininkine adeta yapıştırmıştı…Kader,bir an göğüslerinin İlyas’ın sert,adaleli göğüs kafesi altında ezildiğini hisseder gibi oldu.Sanki bir yılanın avını yakalayıp da kemiklerini çatır çatır kırmasına benzetmişti.İlyas,bir an çok güçlü sıkmıştı Kader’in vücudunu…

İkisinin de dudakları tekrar birleştiğinde birbirlerinden geçip aralarındaki aşkın vuslatına varmışlardı…

Bulundukları fındık ocağının altından yavaş yavaş ayrılıp fındık topladıkları bölgeye yöneldiler. Yan yana yürürlerken Kader, cilveli bir edayla:

“-İşi de aksattık İlyas.Ne yapacağız şimdi?..”
İlyas ise espriyle karışık,

“-Bazen böyle ufak tefek trafik kazaları olur. Onun için pek fazla kafaya takmaya gerek yok. Şimdi ben sana yardım eder, aksattığımız işi telafi ederiz.”

Kader, bir an şaşırmıştı:”-Yani benim fındık ocağımda birlikte mi çalışacağız?”
İlyas, Kader’in bu şaşkınlığı altındaki gizemliliği sezmişti.

“-Niye olmasın. Ben sizlerin çavuşunuz değil miyim? İstediğim yerde istediğim işçiyle çalışma yetkim de var nasıl olsa. Kimse bana hesap da soramaz.”Kader ile niye yan yana birlikte oluyorsunuz” diye de soramazlar.

İlyas’ın bu kararlı ve kendine güven dolu konuşması karşısında rahatlamıştı. Böylece aşklarının çevreden baskı altına alınamayacağı anlamına geldiğini sezinlemişti.

İlyas’la birlikte kendi ocağına döndüğünde; biraz önce tuvalet ihtiyacını gidermek için uzaklaşmış olan kadın, işinin başına dönmüş, Kader’i de göremeyince meraklanmıştı.Bir anda İlyas ile birlikte yan yana karşısında olmasının şaşkınlığını gizleyemedi.Kadın,göz altından çaktırmadan bakarak,ikisinin de yüzlerindeki mutluluk ifadelerinin gizemliliğindeki aşk rüzgarlarının etkisinde kendilerinden geçtiklerini sezinlemekte zorluk çekmedi…

Kader, suç işlemiş bir çocuğun suçunu bastırmak için bin bir çeşit bahaneler ileri sürüp suçunu affettirmesi dürtüsüyle kadının şaşkın bakışlarına yanıt olsun diye,

“-Abla ya, sorma. Sen gittikten sonra benim de tuvalet ihtiyacım gelmişti. İhtiyacımı giderip dönerken de İlyas’a rastladım. O’nunla konuşa konuşa geldik.”

Kadın, Kader’in konuşmasındaki tatlı yalanlarının üzerine gitmek istemedi. Hem nesineydi”...İkisi de genç insan. Sevmek ve sevilmelerin yakıştığı yaştaydılar üstelik.Birbirlerine aşık da olabilirlerdi.Doğal bir durum sayılırdı.”Bu düşünceler yumağında susmayı yeğledi.Hatta İlyas’a övgüler bile yollamayı aklına getirdi.Zaten
İlyas, vakurlu haliyle kısa zamanda işçiler arasında kendisini kabul ettirmiş belirli bir saygınlık kazanmış ve seviliyordu da üstelik… Sigara içeninden şarapçısına,kafası sakat olanından,akıllı olanına kadar hepsi de seviyor ve sayıyordu,bu genci…

Kadının hazır aklına gelmişken, İlyas’ın ruhunu okşamakta geç kalmadı. Tam da yeri ve zamanıydı, yapacağı iltifatlarının…

“-Ya, İlyas oğlum, şu altı gün öncesi denize girmiş, dinlenmiştik ya. O,bize moral takviyesi oldu. Çoğumuz denizle yüz yüze ilk defa geliyorduk.”

“-Sorma abla. O gün öyle bir çılgınlık yapmayı düşündüm aniden. Sağ olsun, Çaltı bey de benim teklifime rıza gösterdi. Hepimiz az çok yorgunluğumuzu atmış, felekten bir gün çalmış olduk….İyi oldu değil mi?”

Kadın,

“-İyi olmaz mı? Hem de ne iyi. Her şey sayende güzel gidiyor.”

“-Estağfurullah abla. Sizlerin sayesinde oluyor bu işler.”

Çuvalcı , her zamanki neşeli haliyle fındık ocakları aralarında dolaşmaya devam ediyordu.Dolan tenekeleri,boş çuvallara aktarıp, çuvalları dolduruyor sonra da bu çuvalları sırtında diğer çuvalların yanına götürüp bırakıyordu.

Çuvalcı, İlyas ile Kader’in bulunduğu ocağa geldiğinde tenekelerin yarım kalmış olduğunu görünce espriyle karışık: “-Bu fındık ocağının işçileri amma da tembel çıktı ya. Tenekeler hala boş diye.”fırça atmayı düşünmüştü. İlyas’ı Kader’in yanında görünce susmayı yeğledi. İlyas, olmasaydı, affetmezdi. Kader olmuş,bir başkası olmuş hiçbir şey fark etmezdi,kendisi için…

İlyas, çuvalcının kafasından geçenleri, harfi harfine, kelimesi kelimesine okumuş olmalıydı ki çuvalcının gözlerine manidar bir şekilde bakış fırlattı.
Çuvalcı, kartal gibi bakışlar altındaki ifadeyi sezinlemişti.

İlyas’ın bakışları,

“Niksar’daki sevdalandığın aşkın nasıl ki seni sarstıysa, yanımdaki kızın aşkı da beni öyle sarstı işte.” der gibiydi…

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz