ÖYKÜ:MEVSİMLİK KÖLELER(30)

MEVSİMLİK KÖLELER(30)



Resmi büyük görmek için tıklayın

İlyas,kahyaya

“ Çaltı bey’in yanına beraber gidelim de biraz konuşacaklarım var” diye yanaştığında kahya,karşılık vermeden kabul etmiş göründü.İlyas’ın “fındık işçileri arasında bir şeylerin döndüğünü ya da etrafta olabilecek herhangi bir olumsuzlukların kokusunu almış olabileceğini” sezinlemişti.

Kahya,bu aralar sık sık Çaltı bey’in yanına girip çıktığı için havada ters yellerin esmekte olduğunun kokusunu alıyordu.Çaltı bey’in babasından kalma antika radyosunun başından kalkmadığını pür dikkat haberleri ve gelişen olayları takip ettiğini biliyordu.Hatta bir defasında haberlerin bitiminde oturduğu yerden ayağa kalkarak hiddetle

“-Ula uşağım,bu terzi Fikri denen kominist başımıza bela oldu da duruyor.Adamı halktan biri diye oylarımızla başımıza getirdik(*)başımıza bela oldu ya.Koca devlete karşı geleyi da.Karadeniz O’nun oyunları ile sallanayı da.Gençlik de peşinden gideyi, sanki bi p…k var” diye.
bağırıp çağırdığına bile tanıklık etmişti.
Hatta bu hiddetlenmesinin ardından kahyaya dönerek,

“-Ne diyorsun sen bu p..ktan işlere kahya” diye sorduğunda hiçbir şeyden haberi yokmuşcasına ,

“-Hangi işlerden ağam?” diye karşılık verince sanki hiddetini kahyadan çıkarırcasına

“-Senin de bi p..k bildiğin yok .Amma kalın kafalısın da…” demişti.

Çaltı bey’in bu öfke ile kusmuş olduğu tavrı karşısında sessiz kalmayı yeğlemişti.Çaltı bey,bu öfkesinin ardından kahya ya yönelik nahoş davranışından dolayı da gönlünü almak istermişcesine yanına oturtmuş,özür dilemişti.Bu “özür “kelimesini erdemlik olarak kabul ediyordu.Karadenizin aniden hiddetlenmesi gibiydi,kızdığı zamanlar.Hemen de öfkesi geçerdi.İçerisinde kin taşımadığını kendisi de kabulleniyordu…Onun bu özelliği kahyayı hiçbir zaman kendisinden soğutmamıştı.Yıllardır birliktelikleri böylece sürüp gidiyordu.
İlyas ile birlikte merdivenlerden yukarıya doğru yavaş yavaş çıkarken bu düşünceler içerisinde beyni amaçsızca çalkalanıp durdu.

Dış kapı genelde açık olmasına rağmen “tak tak “ diye elinin tersiyle iki üç kez vurarak içerden gelecek yanıtı beklediler.Biraz sonra Çaltı bey’in hanımı yavaşca kapıyı aralayıp İlyas ile kahyayı karşısında görünce içeriye buyur etti.
Kahya,

“-Abla,Çaltı ağam müsait mi?”

“-Tabi tabi,müsait haberleri dinliyor.”

“Direk olarak içeriye buyur edildiğiğimize göre sorun yok demektir.”diye us’ladı.”-Biraz bekle,falan dense “ anlaşılıyordu ki Çaltı bey’in evde sıkıntıları olduğu ya da kimseyle görüşmek istemediği.
Çaltı bey’in hanımı, “-Bir dakika ben yine de geldiğinizin haberini vereyim” sözü üzerine kısa bir süre ayakta dineldiler…

Biraz sonra Çaltı bey’in karşısında konuya girmeye hazırlanıyorlardı.Çaltı bey’in karısı da sohbetin uzayacağı varsayımıyla ocağa çay demliğini koymuştu bile…
İlyas,kafasındaki kuşkuları ve etrafta sezinlediği gelişmeleri Çaltı bey’e olduğu gibi aktarmayı düşünüyordu.Şu aralar işçi ağa çelişkisi içerisinde işçileri herhangi bir şekilde kışkırmaya teşvik etmeden her iki tarafın da gönül rızasıyla ortaya çıkabilecek etraftaki çelişkileri saf dışı etmenin duyarlılığını üzerinde hissediyordu.
Çaltı bey,oturduğu yerden gözlerinin altından İlyas’ı süzmüş diğer taraftan da kahyaya sorular yöneltmeye başlamıştı.

“-Kahya,fındık işleri nasıl gidiyor.Hasadın harman zamanı yanaştı mı?”

“-İyi gidiyor ağam,iki üç günlük işimiz kaldı.”

“-Kahya,harman yerindeki çotanaklar tamamen kurudular.Onları ne yapacağız?.Her işe ben koşamam ya.”

Çaltı bey’in sorusuna soruyla karşılık verdi.Bazen böyle sakarlıkları vardı.

“-Ağam,çotanakları,patos makinasına vermenin zamanı geldi.Patos makinasından haber yok mu?”

“-Sorma kahya.Patos makinasının mili kırılmıştı ya.Ustaya bıraktığımız gibi duruyo da.Usta,kırılan milin orjinalini istetmiş.Geçenlerde yanına uğradığımda hala gelmediğini söylüyordu.İstanbul’dan gelecekmiş.”

“-Kafayı takma ağam,bu yılda patos makinası olmadan çotanakları temizleriz.”

“-Nasıl da?”

“-Nasılı var mı ağam.Fındık toplama işlemi bitmeden işçilerden 5-6 kişiyle çotanakların fındıklardan ayrılma işlemini tırmıklarla üzerine vurmak suretiyle yaparız.Hatta bu işe yarın da başlayabiliriz.”

Çaltı bey,

“-Olabilir kahya,mantıklı söylüyorsun.” Dedi.Kahyayla konuşmaları İlyas’ı unutturmuştu sanki.

Birden İlyas’tan tarafa dönerek ,

“-Bu işler,böyle işte İlyas oğlum.Fındığın olur,toplaması ayrı bir dert.Toplarsın harmanlaması başlı başına sorun.Çotananağından ayırırsın çuvallayıp satışa sıra gelince o da ayrı bir dert.Dert ki amma dert.Devlet baba taban fiyatını düşük tutar.Devlete verirsin parayı taksitle alırsın.Tüccarın kucağına düşersen de keten helvası gibi yanaysın da…

“-Haklısın Çaltı bey.”

Oğlundan da küçük olan İlyas2ın adının önüne koymuş olduğu “bey” sıfatlaması biraz gururunu kırmış giydi.Kahyanın sürekli olarak ağzından düşürmediği “ağam” kelimesi kafasına kazındığıiçin ilk anda “bey” tuhafına gitmişti.
Çaltı bey,İlyas’ a yönelik ,

“-Senin de bizim gibi sıkıntıların çoktur,değil mi?”

İlyas,bu soruyla” kendisinden niye geldin?” açıklamasının yapılmasını hissetmişti.
İlyas,hiç gevelemeden konuyu saptırmadan kafasındakileri anlatmayı yeğlemişti.

“-Çaltı bey,radyodan günlük haberleri izleyememiş olsam da sezinlediğim kadarıyla etrafımızda siyasi gelişmeler hızla yayılmakta.Bu siyasi ve ideolojik hareketler taa kendi işçilerimizin aralarına kadar girmiş durumda.Ben,burada adeta işçi lideri sıfatıyla değil de sıradan bir insan olarak hareket edip çıkabilecek olayların ya da hareketlerin yanlış sapmalarla kötü sonuçlar doğurmasını önlemeye çalışıyor ve de böyle düşünmekteyim…”
Çaltı bey,İlyas’ın konuşmasının akıcılığına hayran kalmıştı.Güçlü bir vurgusu ve sağlam bir diksiyonu olduğu hemen sezinleniyordu.

İlyas’ın konuşmasının tam da burasında Çaltı bey’in karısı çay tepsisiyle içeri girmiş,çay servisini yapmıştı.Önlerindeki küçük sehpanın üzerine içerisinde bisküvi olan porselen bir tabak koymuştu.Çaylarından birer yudum içtikten sonra İlyas,kaldığı yerden konuşmasına devam etti.

“…Çaltı bey,etrafta bir takım olumsuzluklar gözlemlemekteyim.Sizin de bildiğiniz gibi mevsimsel olarak şu zamanda Karadeniz bölgesinde fındık toplama işlemleri devam etmektedir.Bu durumda fındık işçileri ile fındık sahipleri arasında çelişkilerin her zaman var olduğu anlamını taşır.Bu çelişki ikimizin arasında olmuyorsa Karadeniz’in tamamında olmuyor anlamını taşımaz.İşte bu çelişkiler,şu aralar siyasi ideolojilerin malzemesi olarak kullanılmaktadır.İşçilerin haklarını savunmak ve elde etmek anlamında fındık sahipleri ile aradaki ilişkiler yer yer tehlikeye girmiş olabilir…”
İlyas’ın bu konuşmaları karşısında Çaltı bey,donup kalmıştı adeta…




(*):Terzi Fikri,o yıllarda Fatsa belediye başkanlığı yapmış siyasi nitelikli bir kişiydi...