Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48)

Aşağa gitmek

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) Empty öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya C.tesi Kas. 14, 2009 7:28 am

BUSE'NİN GÖZ YAŞLARI (48)


öykü:Buse'nin Göz Yaşları(48) 48069
Resmi büyük görmek için tıklayın



Buse,sağlık ocağından bebeği ile birlikte dönmüş,şimdi yattığı yatağında;bebeğini sarıp sarmalayıp bağrına basmıştı.Onun yüzünü,sütlü memesinin ucuna yanaştırdığında içindeki sevgi belirtisi çoşmuştu adeta...Bebeğinin ağzı,yeni yumurtadan çıkmış kuş yavrusunun ağzını açıp,anasından bir şeyler beklemesi gibi o güçlü,sihirli varlığa doğru yönelmişti.Kısa bir arayıştan sonra memenin sivriliği ile temas edince yeni keşfettiği hedefe cılız bir şekilde bir kaç kez hamle yaptı.Hamlelerinin ardından ağzına gelen çiğ sütün sıcaklığı,onun daha güçlü hamle yapmasını sağladı ve kısa süre sonra da iki canlı arasında ömür boyu sürecek birlikteliğin sıcak temelleri atılmış oldu.

Buse,
memelerini sıcaklığı ile bütünleşmiş olan yavrusunu süzerken dudakları sevinçten aralanmış, mutluluktan uçuyordu adeta.

Ahmet efendi, boz atıyla bütün araziyi dolaştı. Tarlalarının sürülmesini takip etti.Güzlük buğday ekimlerinin hazırlığı için işçilere gerekli talimatlar verdi.

-Rıza Çavuş,sen pulluğun arkasından diskaro çekerken gübre atma makinesi ile Süper fosfat ve di amonyum gübrelerinden dönüm başına yirmişer kilo atacan.

Diğer işçiye de,

-Sen de tohumları,mibzere koymadan önce kesinlikle ilaçlayacan. Mibzerin ayarını düzgün yapın ki fazla tohum saçılmasın araziye..

İşçiler , söylenilen emirlere karşılık vermeden başlarını "evet" dercesine salladılar.

Ahmet efendi, her ne kadar dikkatini iş yoğunluğuna veriyor gibi gözükse de aklı fikri başka yerdeydi.Orayı düşünmeden edemiyordu.Attığı her adımda,baktığı her yönde onun eşkali çıkıyordu karşısına sanki..."Ah,Deli Osman!. Nereden çıktın karşıma. Seni bir defa öldürmekle ; kendini kurtardın.Gel de bana sor.Beni ise her gün öldürdün.Git gide yaşayan bir ölü haline çeviriyorsun beni.Ne vardı ki şu anızları yakmasaydın da bu işler,senin de benim de başıma gelmeseydi ha,gelmeseydi...Beynindeki çelişkiler,daha da hızlanıyor,sağlıklı düşünmesine günden güne engel olmaya çalışıyordu.

Dayanamayıp, atını ormanlık kısma doğru "deh"ledi.Oğullarının sözleri beyninde yankı yapmaya başlamıştı:

"Baba,sen merak etme.Biz,işi hallettik.Deli Osman’ı ormanlık mevkiye sınır olan arazinin kenarına gömdük.İn, cin bulamaz.Kendisi de oradan çıkamaz.İşi sağlama aldık."

Bu sözler, denize atılan bir taşın, suyun yüzeyinde oluşturduğu dalgaların halka halka yayılması gibi beyninde yayılmaya ve bununla kalmıyor adeta bir kurt misali beynini kemirmeye başlıyordu...

Kan çekmişti. Suçluluk kanı. Önce karınca deresinden geçti.Geçerken Deli Osman’ı yere serdiği alana göz ucuyla baktı.Kendisinin mevzilendiği taşı dikizledi.Duramadı,attan inip oraya kadar gitti.Küçük kaya parçasının arkasından çift tabancayla şarjörü boşalttığı anı anımsadı.Etrafa inceleyici gözlerle bakmaya çalıştı.Toprak zeminde;gözleri, bir şeylerin arayışı içerisine girdi.Bir kaç tane boş kovan hala oradaydı.Onları eğilip aldı,sonra diğerlerini aramaya başladı.Beş altı tane daha bulunca hepsini birden kaldırıp karınca deresinin suyuna fırlattı.”Suç delillerini ortadan kaldırmalıyım böylece” diye düşünmeden edemedi.

Şimdi ise Deli Osman’ın gömüldüğü yerde; toprağa anlamsız gözlerle bakıyordu. Hiç bir anlam çıkaramıyordu. Beyni, gelgitlerin içerisinde debelenip duruyordu.Sağlıklı düşünceler,bir bir kafasından uçup gitmeye başlıyordu… “Bu Allah’ın belası çıkmaza nasıl da saplandım “diye kendi kendine söylenirken, son bir kez daha öldürdüğü insanın yattığı yere bakıp, oradan uzaklaştı.

Buse, memesini emerken; çenesini, kah dinlendiren,kah da emmesine devam eden oğlunun yüzünü şefkatle incelemeye başladı”.Esmerliği ve yüz profili “ olduğu gibi bana benziyor diye düşündü.

-Çenesinin yuvarlaklığı ve alt dudakla çene arasındaki boşluğun derinliği tıpa tıp ben. Aman Allah’ım ne büyük bir sevgi. Oğlunun ismi üzerinde kararsız kalmaya başladı. Daha önceden,araya kardeşi Emine girmeden öncesi “oğlum olursa, adına Tugay koyacağım ve aramızdaki aşkı sonsuza dek taşıyacağım” kendisini öyle teselli etmeye çalışıyordu.Birden bire şartlar değişip arada hiç hesapta olmayan kardeşinin aşkı söz konusu olunca; akan sular durmaya başlıyordu.İşte o zaman suyun akışı,nehrin ters tarafına doğru oluyordu…Her ne kadar kardeşi Emine’nin ilk aşkına vurulmasından sonra bütün maziyi kafasından silip atmaya uğraşmış olsa da nafileydi.Zaman zaman Tugay’ı anımsamadan edemiyordu.Bu aşkı,kardeşine sezdirmemek için kendisiyle çok
uğraşıp durmuş, günlerce kendi kendisini yiyip bitirmişti adeta… Yine de aklı selim davranmaya özen göstererek güçlü bir kadın izlenimi vermeye çok çalıştı. Hala da öyleydi. En ufak bir falso da iki insanın daha yıkımını beraberinde getireceğini adı gibi biliyordu.Tugay ismini her ne kadar kafasından silmiş gibi görünse de ona yakın bir isim aramaya başlamıştı bile.Ne olabilirdi,Tugay’a en yakın benzerlik.Turgay olabilirdi.Arada sadece bir harf fazlalığı vardı.Ha Tugay söylemişsin,ha Turgay.Hiç fark eden bir şey olmazdı.Biraz düşündü.Acaba bu ismi koysam mı diye…Sonra da aniden vaz geçti.Kesinlikle bu durum ilerde yanlış anlaşılmalara yol açabilirdi…

”Hımmm,Tamer,Taner,Tarık,Teoman,Toraman,Temel…Kesinlikle T harfi ile başlayan olmalıydı”

Tamer ile Taner arasında kaldı. Diğer isimleri eledi.Toraman ve Teoman isimleri çok uzun gelmişti.
Tamer’i kendine daha yakın buldu. Tugay’dan tamamen soyutlamıştı kendisini.Tam-er diye iki heceye böldü.”Tam” der demez durakladı.Sonra da “er” i telaffuz etti.Hemen peşinden de “Tamer” diye bir çırpıda söyleyiverdi.Tamer…Tamer…Tamer…Artık belleğine yerleştirmeye başlamış,aşinalık kazanmıştı. Bir daha Tamer dedi ve kararını verdi. Bu isim uygundu artık.



O esnada akşam ezanı okunduğunu duyar duymaz, yavaşça yataktan sıyrıldı . Bebeğini ellerinin arasına alıp havaya kaldırdı.Sonra da kulağına üç kez Tamer,Tamer,Tamer diye fısıldadı.

“Böylece Buse’nin oğlunun adı bundan sonra Tamer’dir.”dedi.

Dudaklarını, yavrusunun yüzüne yanaştırdığında fısıltıyla:

-Tamer diye mırıldandı.

Onun sevgisi, yeni ilhamlar çağrıştırmaya başladı. Yine dalga dalga bütün ihtişamıyla belleğinde çağrışım yapıyordu…Gözleri defteri aradı.Gidip aldı onu,sakladığı yerden.Son yazdığı yerden itibaren bir sahife çevirerek,yazmaya başladı:

BEBEĞİM…

Yeniden doğdum
Sevinçlere boğuldum
Tamer’imle birlikte
Ben, kendimi buldum…

Ağla bebeğim ağla
Bir yudum sevgiyle kalma
Feda olsun bu can sana
Yeter ki bir ömür boyu sarıl bana…


Şiirini bitirmişti ki bebeği ağlamaya başladı. Hemen elindeki kağıdı kalemi bıraktı. Şimdi bunlardan önce bebeğim, Tamer’im geliyor.Feda olsun her şey ona…

Ahmet efendi, olanlardan habersiz içeriye girdiğinde; gözleri,kucağındaki bebeği emziren Buse’ye takıldı.

“Doğurmaya doğuracaktı, demek ki bu o…pu bugün doğurdu ha.Doğursun bakalım.Seneye bir tane daha,diğer seneye bir tane daha derken çocuk bakmaktan kendisine gelemesin bu eksik etek “ düşüncelerini aklından geçirdi.

Bebeğin yanına yanaşmadan bulunduğu yerden gelişi güzel baktı. Hepsi bu kadar…

Buse, “belki merak eder de çocuğunu kucağına alır diye beklemişti ama nafile. Ahmet efendi, sanki bir heykel gibi duygusuz bir şekilde karşısında dineliyordu.

-Bebeğini emzirmeyi bırak da yatağımı hazırla. Yatacağım.Zaten çok yorgunum.

Biraz sonra yatağa uzanmış uykusunda kendi kendisiyle konuşmaya başlamıştı. Bir takım anlaşılmaz kelimeleri sıralıyordu…Arada bir “ben yaptım…ben öldürdüm…öldürdüm…” diye sayıklıyordu…

Buse, kocasının bu sayıklamaları karşısında:

-Adalet er ya da geç yerini bulacak… diye aklından geçirirken nefret duygularıyla ona doğru bakışlarını fırlattı…


(DEVAM EDECEK)

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz