Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53)

Aşağa gitmek

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) Empty öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Ptsi Kas. 23, 2009 2:09 pm

BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI (53)


öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53) 48413
Resmi büyük görmek için tıklayın


Aradan on bir ay geçmiş, mevsimler kayıp gitmişti. İlkbahar, Yaz, Sonbahar derken kış mevsiminin ikinci ayı gelip çatmıştı.

Köydeki bütün işler, mevsimine göre yürütülüyordu. İlkbaharda cemreler; sırasıyla havaya, suya, toprağa düşüp de son donların tehlikesi de ortadan kalkınca önceden küçük naylon seraların altına ekilen sebze tohumları, tarlalardaki yerlerine dikiiyordu. Dikilirlerken de danaburnu, kara fatma, çekirge gibi zararlılardan önlemek için kepek, şeker ve zehir karışımını tarlalara atmayı da ihmal etmiyorlardı.

Bu arada Amasya’dan ziraatçılar, sık sık gelip gerekli yayım çalışmalarını, köy kahvesinde yapıyorlardı. Ayrıca görsel olarak da deneme çalışmalarıyla çeşitli buğdayların verimlerini ölçmek için iki dönümlük yeri parsellere ayırıp kendileri yetiştiriyorlardı. Böylece köylü teknik eleman işbirliğiyle üretimde en yüksek randıman ve verimi yakalamanın çabası gösteriliyordu.

Elma bahçelerinde de durum, tarla bitkileriyle aynıydı. Bu bahçeler de ihmale hiçbir zaman gelmezdi. On sekiz ile yirmi nisan arası çok kritikti, çiftçiler için…Her an don olayı olabilirdi.Bu iki günü,elma bahçesi sahipleri geceleri uyumadan geçirdikleri gibi gerekli tedbirleri de almayı ihmal etmezlerdi.Gece saat on ikiden sonra eski araba lastiklerini,samanla karışık şekilde ağaçların aralarına dağıtıp yakmak suretiyle gelecek don tehlikesinden kurtarmaya çalışıyorlardı.Elma bahçelerinin işçiliği oldukça fazlaydı.Budanması teknik bir çalışmayı gerektiriyordu.Ayrıca dört kez sulanması,beş altı kez de mevcut zararlılar ve hastalıklara karşı ilaçlama istemesi köylünün belini büküyordu.

Yaz mevsiminin birinci ayının sonlarında buğdayların hasat işlerinin yoğunluğu, ardından anızların sürülmesi ve devamında silajlık mısırların ekilmesi derken devam edip gidiyordu, işler…

Deli Osman’ın, bir gece ansızın Ahmet efendi tarafından yok edilmesiyle; anızların yakılması tehlikesi de ortadan kalkmış oluyordu. Deli Osman’ı köylü merak edip de birbirlerine sormuyorlardı bile. Tek soran kişi onu yok eden Ahmet efendiden başkası değildi. Kendi kendisine soruyordu.Bazen mezarını ziyaret ediyordu.Gece gündüz yirmi dört saat onunla uğraşıyordu.Geceleri rüyalarına giren tek kişi o idi.Rüyalarının baş kahramanıydı.Bazen karşısına dikiliyor,elinde kırbaçla kendisini kırbaçlıyordu.Her ne kadar:

-Yapma Deli Osman,yapma!.. Ne olursun!.. diye yalvarsa da o ise elindeki kırbacı, sırtında her şaklatışında:

-Sen,bana acımadan kıyarken iyiydi,ha!..O zaman senin hiç mi vicdanın sızlamadı?..Hiç mi sızlamadı?...Söyle!..

-Tamam…Tamam…Tamam. Bir gafil anıma geldi de vurdum seni. Ben seni vurmasaydım,sen beni gebertecektin…

Her gece rüyaları böylece karabasanlara dönüyor, kendisini bir türlü bu anafordan kurtaramıyordu. Elinde değildi. Bu yüzden gecelerin gelmesini istemiyordu… Gündüzleri onun için kurtuluş oluyordu. Gündüzleri de boz atının üzerinde deli gibi dolaşıyordu,arazide…İşlerin takibiyle de fazla ilgilenmemeye başlamıştı.

Büyük oğlu Hasan ile küçüğünü çağırmış karşısında esas duruşta dikmişti. Çocukları, babalarının ruh hallerinden habersiz onu can kulağı ile dinliyorlardı.

-Bakın çocuklar, benim sağlığım bugünlerde hiç iyi değil. Tarlalardaki çalışmaları eskisi gibi izleyemiyorum. Vücudumun direnci gittikçe zayıflıyor. Yaşlılıktan olsa gerek.Eski gücüm ve dermanım kalmadı.Bundan sonra arazinin idaresini ikinize bırakıyorum.İşçilere hiç acımayın.Onlara biraz yüz verirseniz sizden astarını isterler.Elinizden geldikçe ezin,ezin,ezin.Tamam mı?

Çocuklarının ikisi de aynı anda:

-Tamam baba. Dediklerini aynen uygularız.

Ahmet efendi, yorgun bakışlarla onları süzdükten sonra:

-Hadi bakalım. Nasıl olsa arazilerin tapularını da sizlerin üzerine yaptırdım.

Çocukları, babalarının arazinin tapusunu üzerlerine yaptırmış olmasına çok sevinmişlerdi. Bunu bir sır gibi bu zamana kadar gizlemişler, hatta eşlerine bile söylememişlerdi. Eğer söylemiş olsalar,bu haberin bacılarının kulaklarına çabucak gideceğinden kuşkuları yoktu.En azından evlenip gitmeleri gerekiyordu,bu konaktan.Ondan sonrası ise Allah kerimdi.Ne gele geleydi…

Buse, bebeği ile ilk günkü heyecanla bıkmadan usanmadan ilgileniyordu. Daha bir hafta öncesi yürümek için ileriye doğru hamle yapmak istese de hep geriye gidiyordu. Bir türlü emeklemeyi yapamıyordu.Buse,bebeğinin ayaklarına eliyle destek yaparak onun ileri hamle yapmasını sağlamaya çalışıyordu.Derken istenen olmuş,evin içerisinde her tarafa emekler duruma gelmişti.Sonra Buse karşısına geçip :

-Hadi, tay tay tay …diye ayakta durmasını ve kendinden tarafa gelmesini sağlamaya çalışıyordu.

Bebeği Tamer, bu” tay durma “ tarzını bir türlü içine sindirememişti. Annesi, her ne kadar karşısında gülücükler savurup kendisine öz güven vermeye çalışıyor olsa da o kendinden emin olamıyordu. Bir iki adım atar atmaz hemen duvara doğru hamle yapıp kendisini düşmemesi için garanti altına almaya çalışıyordu… Duvara doğru koşarken de sırıtıyordu.Sırıtırken de alt ve üstte çıkan ikişerden dört dişi,inci gibi parlıyordu.Dokuz aylıkken damakları patlamaya başlamış,annesinin parmaklarını ısırmaya çalıştıkça,onun ısırmaları ayrı bir çocuk oyunu gibi geliyordu Buse’ye…Her davranışı,her yeni bir şeyler öğrenmeye karşı duyarlılık göstermesi onu mutluluktan havalara uçuruyordu. Bıkıp usanmadan yavrusuyla ilgileniyordu… Kan ter içinde kalsa da umurunda değildi.Varsa yoksa yavrusunun istekleriydi.

Ahmet efendi, karısı Buse’nin yavrusuna karşı olan bu ilgisine kayıtsız kalıyor, hatta kıskanıyordu da.

“Ulan, bu piçi benden üstün tutuyor iyi mi… Nerden geldi bu velet dünyaya. Bir defa olsun bana kocam diye canı gönülden sarılmadı ama çocuğu için geberecek ya…” diye zaman zaman düşünmeden edemiyordu…

Buse’nin bu çabasına karşılık onu hemen cezalandırmayı, ikinci bir çocuğu rahmine göndermeyi düşünmüş olsa da Buse, gerekli tedbirini zamanında almış, ona fırsat vermemişti. Bebeğin doğumundan sonra kırkı bile çıkmadan doğum yaptıran ebenin kontrol için eve geldiğinde:

-Ebe hanım, yeni bir gebeliği istemiyorum. Onun için tedbirini almak zorundayım.

-Ama daha gençsin Buse. Sonraki yıllarda düşünebilirsin bebek yapmamayı.

-Benim düşünmemle olmaz. Anlarsın ya erkekleri. Bu konuda kayıtsız kalırlar…

-Peki Buse, senin dediğin olsun bakalım. Şu anda en güzeli spiral takmam gerekecek sana. Şu prezatifleri kocana ver de kullansın desem,kullanır mı acaba?

-Kullanmayı bırak. Kaldırıp suratıma attığı gibi bir ton da yediğim dayak cabası olur…

Buse, kocası Ahmet efendinin yapacağı her hamleyi böylece boşa çıkarmış oluyor,onun anlamsızca yürüttüğü çocuk sevdasını yok ediyordu…




(DEVAMEDECEK)

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz