Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54)

Aşağa gitmek

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) Empty öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Ptsi Kas. 23, 2009 2:11 pm

BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI (54)


öykü:Buse'nin Göz Yaşları(54) 48627
Resmi büyük görmek için tıklayın



Aradan altı ay daha geçti. Tamer, artık rahatlıkla koşup zıplıyor, hopluyor, kendisini sevdirmek için her türlü şebeklikler yapmaktan geri kalmıyordu.Annesi Buse’nin peşini bir türlü bırakmıyordu.Annesi nereye gitse Tamer de peşinden.Bir an bile gözlerinin önünden ayırmak istemiyordu annesini.Buse,oğlunun toprakla temasını sağlayıp güçlenmesi için konağın avlusuna çıkarıp yerde oynamasını sağlamaya çalışıyordu.

Kocasının birinci karısından olan çocukları, çocuklarının çocukları ise sırra kadem basmışlardı sanki, Tamer’in doğduğundan bu tarafa. Özlük, üveylik duyguları ile Tamer’i fazlalık olarak görüyorlar, onu her fırsatta dışlamak için fırsat kolluyorlardı.

Tamer, onların yanlarına yaklaşmaya çalışsa; hiç görmemiş gibi burun kıvırıp uzaklaşıyorlardı. Buse, bu olup bitenleri, uzaktan da olsa izlemekten geri kalmıyor, onların yapmış oldukları bu dışlama olayı karşısında hiç taviz vermeden kayıtsız kalıyor, boyun eğmiyor; çocuğunun ihtiyaçlarını kendisi karşılamaya çalışıyordu.

Buse,oğlu Tamer’in her “anne,anne.Anneciğim!..” diye seslenişinde aynı içtenlikle :

“yavrucuğum,canım,tatlım!..” diye karşılık vermeye çalışıyor,onun her attığı adıma her ağzından çıkacak kelimeye dikkat ediyordu.

Yağmurlu bir havanın nihayetinde oğlu Tamer’le dışarıya avluya çıkmışlar,birlikte yine oynamaya başlamışlardı.Tamer,sağa sola koşuyor,ardından annesine doğru dönüp bakıyor,kendisini izleyip izlemediğini kontrol etmeye çalışıyordu.Annesinin kendisini takip ettiğine kanaat getirdikçe,güven hissiyle daha farklı ve cevval bir şekilde oynamalarına devam etmeye çalışıyordu.Annesi Buse de oğlunu göz altından izlemesine devam ediyordu.Aynı zamanda ilgisini zaman zaman belli etmemeye çalışarak şımarmaması düşüncesiyle temkinli davranmaya çalışıyordu.

Tamer, buram buram yağmur kokan ıslak toprak zeminde hoplayıp zıplamaya devam ederken; birden ayağının kaymasıyla kendisini çamurlu su birikintisinin içerisinde bulmuş, her tarafı çamur içerisinde kalmış,suçluluk duygusu içerisinde ağlamaya başlamıştı.

Yüz üstü yattığı çamurun içerisinde avazı çıktığı kadar ağlarken yan gözle annesini izliyor; “ gelse de kurtarsa “ diye onu arıyordu.Az sonra annesinin karşısında olduğunu gördüğü halde;annesinden her hangi bir tepki görmemiş olmasına şaşırmış,çocuksu duygularla hiçbir anlam verememişti.Annesini “gelsin de beni bu çamurun içerisinden kurtarsın “ diye beklemiş olmasına rağmen beklentileri boşa çıktığını görünce kendi kendisine nasıl düştüyse öyle kalkmaya çalışmış ve sonunda ayağa kalktığında büyük bir iş başarmanın zevkiyle ağlamasını kesmiş ve annesinin yanına gururla yaklaşmaya çalışmıştı.Bu durumu kendi başına kotardığı için ona büyük bir başarı gibi gelmişti.

Annesi Buse ise oğlunun çamurlu suya düşmesine bilinçli olarak tepki vermemiş;”kendi düşen ağlamaz, düştüğü gibi kendisi kalkmasını öğrensin “ düşünceleriyle oğlu Tamer’in küçük deneyimlerle nasıl ayakta durmasının bilincini bu yaştan itibaren kazandırmaya çalışıyordu…”Bensiz de, kendi gücüyle bir şeylere yapmaya çalışmalı” düşüncelerindeydi…

Tamer, en çok “anne “kelimesini kullanıyordu.”Baba” kelimesini hiç denecek kadar kullanmıştı. Belki de ağzından “baba” çıkmamıştı bile… Baba denecek sıfat karşısına bir kez olsun bile geçip sevgiyle sarıp sarmalamamıştı bile…

Ahmet efendi, oğlu Tamer’ e bırak “oğlum” demeyi, onu görmeye bile tahammül edemez olmuştu. Son zamanlardaki paranoya durumu oldukça artmış, çekilmez duruma dönmüştü. Üstüne üstlük vücudu da dengesizleşmeye başlamış,hızlı bir şekilde zayıflamaya başlamıştı. Karısı Buse’nin :

- Doktora görün . telkinlerine bile inanmıyor, önemsemiyordu”.İnadım inat” tavırlarıyla inatlaşıp duruyordu.

Arazinin işlerini de yürütemeyeceğine iyice kanaat getirince; oğullarını karşısında yine asker duruşunda bekletmiş, hastalığının vermiş olduğu belirtilerle inleye inleye onlara nasihatlar vermeyi ihmal etmedi:

-Bakın çocuklar, benim durumum gittikçe kötüye gidiyor. Bırakın arazinin işleriyle ilgilenmeyi, ben kendi sağlık sorunlarımla baş başa kalmış durumdayım şu aralar…
Bundan sonra yönetim her ikinizde. Yalnız sizlerden bir ricam var. Beni önümüzdeki pazartesi günü çok acele doktora götürün. Yoksa geberip gidecem. Dermanım kesildi. Her gün, günden güne zayıflayarak güçten düşmekteyim. Buna bir çare bulun. Yoksa hakkımı helal etmem. Arazilerin tapusunu geri alırım ellerinizden ha.

Çocuklar, babalarının son durumlarından bayağı tedirgin olmuşlar,her sözüne emme
asma tulumbası gibi “evet” diyerek başlarını sallamışlardı.

-Peki baba, hemen doktora götürelim seni.

Beklenen gün çabuk geldi. Çocukları,Ahmet efendiyi,pazartesi günü Amasya Devlet hastanesine götürdüler.Dahiliye polikliniğine sıra numarası alıp doktorların mesai saatini beklemeye başladılar.Koridorda bir sürü insan kalabalığı vardı.Çoğunluğu da orta yaşın üzerinde insanlar,koridorda bekleşiyorlardı.Bazıları banklara oturmuşlar,yer bulamayanlar da yere çömelmişlerdi.Arada bir kendi aralarında konuşmadan edemiyorlardı:

-Efendi, geçmiş olsun. Sen nereni beğenmiyon?

-Aman gardaş, neremi olacak. Yaşımız etmiş yetmiş,işimiz bitmiş.Bundan sona beğensek de beğenmesek de ne olacak sanki.

-Haklısın da yine de yaşamak güzel.

-Böyle yaşamanın içine s…yım.Guşun,dişin kalmadıktan sona neye yarar.İnsan biyo yediğinden içtiğinden tat alacak,yattığı hatundan zevk alacak ki,yaşamanın tadı çıksın,deel mi?...

Öbürü, yaşlı adamın alenen konuşmasına gevrek gevrek gülerek kısa kısa yanıtlamaya çalışıyordu:

-Haklısın emmi, çok haklısın hemi de…

Diğer köşede bayanlar da kendi aralarında fısıldaşıp duruyorlardı:

-Nereği beğenmiyon gız abla?

-Beğenilecek yerim mi galdı sanki. Bizin herif beni çaput gibi sıktı suyumu çıkardı valla.

-Ah bu heriflerden çektiğimiz bi Allah bilir bi de biz gadınlar bilir…

Konuşmalarının ardından da kıs kıs gülmeye başladılar…

Mesai başlamış, sıra Ahmet efendiye gelmişti. Doktor, hastasını görür görmez hiçbir şey sormadan kan, idrar tahlillerinin yapılmasını bir de akciğer filminin çekilmesini istedi.
İstenen bütün tahliller, yapılmış sonuçların gösterilmesi için öğleden sonraya kalınmıştı.
Ahmet efendi, neredeyse hastanede düşüp bayılacakmış gibi hissetti kendisini.

Öğleden sonra doktor, Ahmet efendinin bütün tahlil sonuçlarına bakınca gerekli teşhisi hemen koymakta tereddüt etmedi ve de peşinden Ankara İbni Sina Hastanesine sevkini yaptı.

-Kan kanseri, derhal tedaviye alınması lazım.Acele bugün refakatçi nezaretinde sevkini yapıyorum.


Köye döndüklerinde asıl telaş Buse’yi sardı.Yanında refakatçinin istenmesi,onu tedirgin etmeye yetip de artmıştı bile.

Ahmet efendinin emri kesindi:

-Çocuğunu Amasya’da annenlere bırakacaksın.Sen de benimle Ankara’ya geleceksin.Senden başka bana kimse bakamaz hastanede…



(DEVAM EDECEK)

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz