Arama
Arama
En son konular
En son konular
Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(44)
1 sayfadaki 1 sayfası
Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(44)
BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI (44)
Resmi büyük görmek için tıklayın
Buse,ıhına zıhına zar zor da olsa yavaş yavaş komşularıyla birlikte yürüyerek hastanın bulunduğu eve gitti.
”Geniş avlusu ve avlunun dışarıyla temasını sağlayan geniş kapıları olmayan sayılı evlerden biri” diye aklından geçirdi. Tek katlı ve iki gözlü barakayı andırıyordu. Önünde küçük bir bahçesi, bahçenin içerisindeki rengarenk güllerin göz alıcılığı,insana hoş geldin dercesine içine rahatlık veriyordu…Bu barakada yaşayanların içerisinde romantik yapıda insanlar olmalı…Aradaki fark ortada.Benim Ahmet efendinin avlusu,sanki köyün yarısı kadar,içinde;bırak gülü, bir tane bile yeşillik yok…” diye önceki düşüncesine bir yenisini daha ekledi.Toprak zeminden içeriye açılan tahtaları eskimiş kapıdan içeriye kendini bıraktı.Ortada geniş bir salon,salonun karşısında; kapısı,kiler biçimindeki odadan açılan Giriş kısmında ayakkabılarını çıkarıp ter içinde kalmıştı.
Biraz soluklanıp hastanın yanında kendini dinledi. Elini çocuğun alnına götürdü. Vücudundaki ateş, bir anda elini ısıtmıştı sanki.Çocuk,yorganın altında gözleri kapalı öylece yatıyordu.Buse’nin eli,alnına değer değmez gözlerini açıp ona doğru mahmurlu gözlerle bakmaya başladı…Günlük vurulması gereken ilacı,kutusundan çıkarıp şırıngaya çekti…Şırıngaya ilacı çekmeden önce her zaman yaptığı gibi steril olsun diye kaynamış suyun içinde on dakika bekletti.Çocuk,kalçasından iğneyi yemeğe başlayınca hafifce kendisini büzdü.Buse:
-Sıkma yavrum kendini.Bak sıkarsan iğne derinin içinde kırılır.O zaman ikimiz de zor durumda kalırız,tamam mı?..
Çocuk,ağlamakla ağlamamak arasında ses çıkararak:
-Tamam…dedi.
Buse,işini bitirince:
-Hadi geçmiş olsun, hanımlar…İşte hepsi bu kadar…
Kadınlardan yaşı kırkı gösteren ablak yüzlü olanı,
-Ellerine sağlık, Buse gelin.Sen artık bizim köyün doktoru sayılırsın.Bundan sonra en ufak bir şey de yanına geleceğiz…
-Elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışırım…
Ablak yüzlü kadın, Buse’nin hemen kalkıp gitmesini geciktirmek için kahve yapmayı düşündü. Kahveyi hazırlamaya çalışırken Buse’ye söyleyecekleri sözleri kafasında toparlamaya çalışıyordu…
Biraz sonra elinde üzerinde kahve fincanı olan tepsiyle içeri girer girmez:
-Buyur bakalım,köyümüzün doktoru..
-Niye zahmet ettin abla…
-Ne zahmeti Buse gelin…Ya kızım sana şimdi kendi dertlerimizi söylesek,bize kızmasın değil mi?Valla doktora gidip de bu konuları açamıyoruz utancımıza.Sen,göz kulak olur musun acep?...
Buse, kahvesinden yudumlanırken:
-Söyleyin bakalım, neymiş derdiniz?
Ablak suratlı kadın,Buse’nin yanına biraz daha sokulup,konuşulanları çocuk duymasın diye fısıltıyla karışık:
-Sorma Buse gelin,benim adetlerim düzensizleşti ya.Normal gelen adetlerim gelmez oldu.Valla korkmaya başladım.Bu yaşta bir de gebe kalırsak bak sen işe.
-Yani son adetten sonra hiç gelmedi mi?
-Geldi de,üç ay oldu hala gelmedi.Bir de geceleri ateş basıyo her tarafımı.Ayaklarımın altı alev alev yanıyo.Menopoza mı girdik dersin kızım…
-Olabilir,abla.menopoz dönemindesiniz.Yaşınız bunu gerektiriyor.Ama korkmana gerek yok.Öncelikle hamile olup olmadığına bakmak lazım.Gecikmeden yakın köydeki sağlık ocağına bir fırsatını bulup aç karnına gidip test yaptır.Eğer pozitif çıkarsa hamilesin.Yok çıkmazsa değilsin…
-Pozitif de ney ki?...
-Hamilesin anlamına gelir.Tamam abla.Kahvenize teşekkürler.Ben artık gideyim.Olmaz mı?Bu gövdeyle anca giderim,kablumbağa hızıyla…
Ziraatçılar,Işıklı köyünde silajlık demonstrasyon çalışmasının ilk girişimini Ahmet efendinin tarlalarında yapmayı uygun görmüşlerdi.Buğdayı kaldırdıktan sonra yirmi dönümlük tarlaya, mısır tohumlarını mibzerle ekmişler,püsküllerini çıkarmaya başladığı bu günlerde de getirdikleri hasat makinasıyla bir taraftan biçip, diğer taraftan da eve en yakın tarlaya silaj hazırlıyorlardı…
İçlerinden emekliliği gelmiş olan Hakkı:
-Bak Ahmet efendi, bu silaj ile hayvanların süt verimleri daha da artacak.Hem sap saman,fenni yem masrafları azalacak…Bu arada seni örnek olarak seçtik ki;yarın çevre köylüleri de toparlayıp senin burada yayım faaliyetlerinde bulunacağız…İnşallah seneye bu mısır ekimini daha da hızlandırıp,köylülerimize yardımcı olmaya çalışacağız…
-İnşallah ziraatçı bey.Bakalım sizlerin teknik çalışmalarınız sayesinde bir şeyler öğreneceğiz bakalım.Gerçi bizlerden geçti gayri…Gelecek yeni nesil faydalansın bakalım…
Akşam kızıllık çöküp güneş kaybolana kadar çalışmaya devam ettiler.On dönüme yakın kısmı bitmişti.
Ziraatçı Hakkı:
-Sabah geç başlanılmamış,öğlene doğru da makine kayış koparmamış olsaydı neredeyse bitmesine az kalacaktı…Neyse bunda da vardır bir hayır bakalım…Yarın sabah çisesi kalktıktan sonra kaldığımız yerden devam ederiz,olmaz mı Ahmet efendi?Hem köylüleri,toplayacağız buraya.Görsünler bakalım,silaj nasıl yapılıyormuş…
Ziraatçıları uğurladıktan sonra atının üzerine binip, topuklarıyla hayvanın böğürlerine vurup “dehledi”…
Karınca deresine gelince atının hızını azalttı.Dereden geçmeye hazırlanırken yan taraftan çalıların içerisinden bir karartının belirdiğini görür görmez kendisini attan aşağıya atıp ,siper arama telaşıyla toprağın üzerinde yuvarlanmaya başladı…
İşte tam o anda günlerdir susan silahlar konuşmaya başlamıştı…
-Geber ulan o…pu çocuğu seni.Beni hapiste yatırırsın ha…
Ahmet efendi,toprağın üzerinde yuvarlanmakla kendini hedef tahtası olmaktan kurtarmıştı.Saklandığı küçücük kayanın ardından belindeki her iki silahtan ateş kusuyordu karşı tarafa…
-Yandım anam!...
Belirli bir süre sonra ortalığı tekrar sessizlik çökmeye başladı…Adeta in cin top oynuyordu sanki…Saklandığı taşın arkasından doğrulmaya çalıştı.Bacağın aşağısına doğru hafif bir sızıntı hiddetti.Aksayarak ilerledi.Ayağına et yumuşaklığında bir cisim
Takılınca irkildi.Hemen anladı.Eğilip baktı.Sağlam ayağı ile dürttü.Ses yoktu.Deli Osman,cansız yerde yatıyordu…
-Ava gidenin avlanacağı düşünmeliydin köpek…Sen kiminle dans ettiğinin farkında mısın ha…
(DEVAM EDECEK)
Resmi büyük görmek için tıklayın
Buse,ıhına zıhına zar zor da olsa yavaş yavaş komşularıyla birlikte yürüyerek hastanın bulunduğu eve gitti.
”Geniş avlusu ve avlunun dışarıyla temasını sağlayan geniş kapıları olmayan sayılı evlerden biri” diye aklından geçirdi. Tek katlı ve iki gözlü barakayı andırıyordu. Önünde küçük bir bahçesi, bahçenin içerisindeki rengarenk güllerin göz alıcılığı,insana hoş geldin dercesine içine rahatlık veriyordu…Bu barakada yaşayanların içerisinde romantik yapıda insanlar olmalı…Aradaki fark ortada.Benim Ahmet efendinin avlusu,sanki köyün yarısı kadar,içinde;bırak gülü, bir tane bile yeşillik yok…” diye önceki düşüncesine bir yenisini daha ekledi.Toprak zeminden içeriye açılan tahtaları eskimiş kapıdan içeriye kendini bıraktı.Ortada geniş bir salon,salonun karşısında; kapısı,kiler biçimindeki odadan açılan Giriş kısmında ayakkabılarını çıkarıp ter içinde kalmıştı.
Biraz soluklanıp hastanın yanında kendini dinledi. Elini çocuğun alnına götürdü. Vücudundaki ateş, bir anda elini ısıtmıştı sanki.Çocuk,yorganın altında gözleri kapalı öylece yatıyordu.Buse’nin eli,alnına değer değmez gözlerini açıp ona doğru mahmurlu gözlerle bakmaya başladı…Günlük vurulması gereken ilacı,kutusundan çıkarıp şırıngaya çekti…Şırıngaya ilacı çekmeden önce her zaman yaptığı gibi steril olsun diye kaynamış suyun içinde on dakika bekletti.Çocuk,kalçasından iğneyi yemeğe başlayınca hafifce kendisini büzdü.Buse:
-Sıkma yavrum kendini.Bak sıkarsan iğne derinin içinde kırılır.O zaman ikimiz de zor durumda kalırız,tamam mı?..
Çocuk,ağlamakla ağlamamak arasında ses çıkararak:
-Tamam…dedi.
Buse,işini bitirince:
-Hadi geçmiş olsun, hanımlar…İşte hepsi bu kadar…
Kadınlardan yaşı kırkı gösteren ablak yüzlü olanı,
-Ellerine sağlık, Buse gelin.Sen artık bizim köyün doktoru sayılırsın.Bundan sonra en ufak bir şey de yanına geleceğiz…
-Elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışırım…
Ablak yüzlü kadın, Buse’nin hemen kalkıp gitmesini geciktirmek için kahve yapmayı düşündü. Kahveyi hazırlamaya çalışırken Buse’ye söyleyecekleri sözleri kafasında toparlamaya çalışıyordu…
Biraz sonra elinde üzerinde kahve fincanı olan tepsiyle içeri girer girmez:
-Buyur bakalım,köyümüzün doktoru..
-Niye zahmet ettin abla…
-Ne zahmeti Buse gelin…Ya kızım sana şimdi kendi dertlerimizi söylesek,bize kızmasın değil mi?Valla doktora gidip de bu konuları açamıyoruz utancımıza.Sen,göz kulak olur musun acep?...
Buse, kahvesinden yudumlanırken:
-Söyleyin bakalım, neymiş derdiniz?
Ablak suratlı kadın,Buse’nin yanına biraz daha sokulup,konuşulanları çocuk duymasın diye fısıltıyla karışık:
-Sorma Buse gelin,benim adetlerim düzensizleşti ya.Normal gelen adetlerim gelmez oldu.Valla korkmaya başladım.Bu yaşta bir de gebe kalırsak bak sen işe.
-Yani son adetten sonra hiç gelmedi mi?
-Geldi de,üç ay oldu hala gelmedi.Bir de geceleri ateş basıyo her tarafımı.Ayaklarımın altı alev alev yanıyo.Menopoza mı girdik dersin kızım…
-Olabilir,abla.menopoz dönemindesiniz.Yaşınız bunu gerektiriyor.Ama korkmana gerek yok.Öncelikle hamile olup olmadığına bakmak lazım.Gecikmeden yakın köydeki sağlık ocağına bir fırsatını bulup aç karnına gidip test yaptır.Eğer pozitif çıkarsa hamilesin.Yok çıkmazsa değilsin…
-Pozitif de ney ki?...
-Hamilesin anlamına gelir.Tamam abla.Kahvenize teşekkürler.Ben artık gideyim.Olmaz mı?Bu gövdeyle anca giderim,kablumbağa hızıyla…
Ziraatçılar,Işıklı köyünde silajlık demonstrasyon çalışmasının ilk girişimini Ahmet efendinin tarlalarında yapmayı uygun görmüşlerdi.Buğdayı kaldırdıktan sonra yirmi dönümlük tarlaya, mısır tohumlarını mibzerle ekmişler,püsküllerini çıkarmaya başladığı bu günlerde de getirdikleri hasat makinasıyla bir taraftan biçip, diğer taraftan da eve en yakın tarlaya silaj hazırlıyorlardı…
İçlerinden emekliliği gelmiş olan Hakkı:
-Bak Ahmet efendi, bu silaj ile hayvanların süt verimleri daha da artacak.Hem sap saman,fenni yem masrafları azalacak…Bu arada seni örnek olarak seçtik ki;yarın çevre köylüleri de toparlayıp senin burada yayım faaliyetlerinde bulunacağız…İnşallah seneye bu mısır ekimini daha da hızlandırıp,köylülerimize yardımcı olmaya çalışacağız…
-İnşallah ziraatçı bey.Bakalım sizlerin teknik çalışmalarınız sayesinde bir şeyler öğreneceğiz bakalım.Gerçi bizlerden geçti gayri…Gelecek yeni nesil faydalansın bakalım…
Akşam kızıllık çöküp güneş kaybolana kadar çalışmaya devam ettiler.On dönüme yakın kısmı bitmişti.
Ziraatçı Hakkı:
-Sabah geç başlanılmamış,öğlene doğru da makine kayış koparmamış olsaydı neredeyse bitmesine az kalacaktı…Neyse bunda da vardır bir hayır bakalım…Yarın sabah çisesi kalktıktan sonra kaldığımız yerden devam ederiz,olmaz mı Ahmet efendi?Hem köylüleri,toplayacağız buraya.Görsünler bakalım,silaj nasıl yapılıyormuş…
Ziraatçıları uğurladıktan sonra atının üzerine binip, topuklarıyla hayvanın böğürlerine vurup “dehledi”…
Karınca deresine gelince atının hızını azalttı.Dereden geçmeye hazırlanırken yan taraftan çalıların içerisinden bir karartının belirdiğini görür görmez kendisini attan aşağıya atıp ,siper arama telaşıyla toprağın üzerinde yuvarlanmaya başladı…
İşte tam o anda günlerdir susan silahlar konuşmaya başlamıştı…
-Geber ulan o…pu çocuğu seni.Beni hapiste yatırırsın ha…
Ahmet efendi,toprağın üzerinde yuvarlanmakla kendini hedef tahtası olmaktan kurtarmıştı.Saklandığı küçücük kayanın ardından belindeki her iki silahtan ateş kusuyordu karşı tarafa…
-Yandım anam!...
Belirli bir süre sonra ortalığı tekrar sessizlik çökmeye başladı…Adeta in cin top oynuyordu sanki…Saklandığı taşın arkasından doğrulmaya çalıştı.Bacağın aşağısına doğru hafif bir sızıntı hiddetti.Aksayarak ilerledi.Ayağına et yumuşaklığında bir cisim
Takılınca irkildi.Hemen anladı.Eğilip baktı.Sağlam ayağı ile dürttü.Ses yoktu.Deli Osman,cansız yerde yatıyordu…
-Ava gidenin avlanacağı düşünmeliydin köpek…Sen kiminle dans ettiğinin farkında mısın ha…
(DEVAM EDECEK)
Ayhan Sarıkaya- Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09
Similar topics
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(37)
» öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53)
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(28)
» öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(13)
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(38)
» öykü:Buse'nin Göz Yaşları(53)
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(28)
» öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(13)
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(38)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin