Ugur Ozaltin Makaleleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

En son konular
» BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPaz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin

» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPerş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin

» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPtsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin

» SOR SORUYU
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptySalı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin

» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyÇarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin

» PARA ZAAFI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPtsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin

» KUL HAKKI
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPerş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin

» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyCuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin

» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) EmptyPerş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71)

Aşağa gitmek

öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71) Empty öykü:Buse'nin Göz Yaşları(71)

Mesaj  Ayhan Sarıkaya Çarş. Mart 24, 2010 2:36 pm

Tugay, her ne kadar “geriye dönmekten başka çare yok” diye düşünse de bir an vermiş olduğu kararından kendisini soyutlamaya çalıştı. Kendi kendine:

- Bu benim için son şans belki de. Bunun için iki gün daha dişimi sıkıp buralarda kalmalı ve Buse’yi ne pahasına olursa olsun görmeliyim. Hem böylece Emine’ye de yalancı çıkmamış olur, ona karşı arkadaşlığımıza vermiş olduğum önemi göstermiş , hem de onların merakını gidermiş olurum diye içsel sezgiye kapıldı.

Nasıl zaman geçiririm diye kısa bir tereddütten sonra :

- Aman koca şehirde de zaman geçiremezsem yazıklar olsun bana. Gündüzleri dolaşır, sinemaya ya da tiyatroya gider, geceleri de otelimden dışarı çıkmam.Bir roman alır onu okumaya çalışırım.Böylece zaman geçmiş olur.Önemli olan Buse’yi görmek değil mi zaten…Büyük ihtimalle; tahminler, ilk aşkım Buse’nin olduğu üzerine yoğunlaşmakta.İşte o zaman benim için büyük yıkım olacak demektir.Arada bir de Emine var.İlk aşkımın kardeşine aşık olmak.Onunla birliktelik sürdürmek.Aman Allah’ım,böyle bir şey nasıl olabilir.Ancak Türk filimlerinde rastlanılacak bir durum.Ne yazık ki benim başıma gelecek,eğer tahminlerim doğru çıkarsa.İşte bunun için her şeyi göze alıp iki gün daha sıkıntılara katlanmalıyım.Eğer,hastanedeki Buse,ilk aşkım çıkarsa da beklemeye değer doğrusu.Onda sevmeyi ve aşkı tattım ve öğrendim çünkü…

Göz göze geldiği ilk anı anımsadıkça tüyleri diken diken oldu. Siyah gözlerinin çekiciliğinde kaybolmuştu adeta. Sanki iki çift mıknatısın gücü,kendi yörüngesine hapis etmişti kendi gözlerini.Siyah saçları ve gülümseyen yüzü,dolunay gibi karşısında parlıyor ve mutluluktan adeta uçuyordu…Sonra ilk buluşmaları geldi papatya pastanesinde ve ilk öpüşmeleri.Dudakları,dudaklarına birleştiğinde ayakları yerden kesilecekmiş gibi hissetmişti o zamanlar.Birbirlerine verdikleri yemin vardı.Hiç ayrılmayacaklardı.Sonra nasıl olduysa her şey tersine dönmüş,fırtınalar ve kasırgalar esmişti aşklarının üzerinde.Yine papatya pastanesinde karşılaşmaları.Bu sefer,hayal dünyasından sıyrılıp gerçeklerle yüz yüze kalışı.Her şey yalın ve acımasızdı.Buse’nin karnının şişkinliğini gösterişi geldi gözlerinin önüne.İşte tam o anda çaresiz kaldığını hissetmiş eli kolu bağlanmıştı adeta…Beyni adeta durmuş,hiçbir şeyi algılayamaz duruma gelmişti.Sonrasında bir daha karşılaşmamışlar ve aşk acılarını zamanın akışına bırakmışlardı.Şimdi bunları düşündükçe tam bir muamma içerisinde olduğunu hissediyordu.Bir labirentin içerisinde yönünü yitirmiş şaşkın bir ruh hasta gibiydi.Ne tarafa gideceğini bilemiyordu.Tam bir çıkmaz içerisinde debelenip duruyordu…

Kendisini Kızılay’ın kalabalık ara caddelerine atmış gelişi güzel yürüyor, hem de beynindekileri film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiriyordu… Bir ara kalabalık arasındaki farklı bir devinime gözleri takıldı. Kaldırımın üzerine sermiş olduğu karton kutunun üzerinde bayan kazaklarını satmaya çalışan korsan satıcı,elindeki bıçağı karşısındaki telsizle konuşmaya çalışan sivil zabıtaya doğru sallayıp duruyor diğer taraftan da bağırıyordu:

- Bu benim ekmek param ulan. Ekmeğimi elimden alanın canını alırım. Çoluk çocuk evde aç zaten.Biz,bu memleketi ne satıyoruz ne de soyuyoruz…

- Hadi zorluk çıkarma da ver şu tezgahını.Burada korsan satış yapmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?...

-Ulan anam avradım olsun ki bağırsaklarını deşerim ha. Git de zengin dürzüleri denetleyin lan… Bir adım daha atarsan karnını delik deşik ederim…

- Altmış altı,merkezi arıyor…Merkez …Merkez…Mithat paşa caddesinde korsanlar,bıçaklı,sopalı üzerime saldırmaya çalışıyorlar acele takviye güç istiyorum..Acele…

Korsan satıcı, sivil zabıtanın en ufak bir dikkat dağılımından faydalanarak önündeki karton kutuyu almasıyla kalabalığın içerisinde izini kaybettirmesi an meselesi oldu.

Etraftan izleyenler de kendi aralarında homurdanıp duruyorlardı:

- Allah Allah!..Memleketin şu haline bak ya.

-Gerçek hırsızlarla uğraşmayı bırakmışlar, zavallılarla, garibanlarla didişip duruyorlar…

- Ne olacak, kanunların gücü garibanlara yetiyor. Her şey zenginden tarafa…

Tugay,şaşırıp kalmıştı.İlk kez böyle bir durumla karşı karşıya geliyordu.Kemal Sunal’ın İnek Şaban tiplemesi filimlerinde böyle şeyleri izlediğinde gülerken düşünürdü.Acaba gerçek yaşamda da var mı diye.Demek ki oluyormuş dedi kendi kendine…

Yürürken bilbordlardaki tiyatro yazılarına dikkatini verdi.Dostoyevski’nin Yer Altından Notları.Bu romanı iki ay öncesi okumuş,yazılanlar satır satır hafızasına yer etmişti.Zaten o yazarın hastasıydı.Diğer romanlarından Budala,Ecinniler,Kumarbaz ve diğer klasiklerini aralıksız okunuştu.Onun romanlarındaki ruh tahlillerine hayran kalıyordu.Bundan iki yüz kusur yıl önce yazmış olduğu eserler hala aynı tazelikle okunmakta diye aklından geçirdi.Yer Altından Notlar için yazılmış bir yazarın söylediklerini,hafızasında canlandırdı:


“Dostoyevski, ancak kendimizi berbat hissettiğimizde, acı çekebilme sınırımızın sonuna varmışsak ve yaşamı bütünüyle alev alev yanan bir yara diye algılıyorsak, eğer artık yalnızca çaresizliği soluyorsak ve umutsuzluğun binbir ölümünü yaşamışsak, işte ancak o zaman okumamız gereken bir yazardır.

Noktası ve virgülüne kadar ezberlemişti neredeyse…Yer Altından Notlar’ın tiyatro oyununa gitmeyi düşündü.Saatine baktı.Akşam 20.00 .

Akşam,Ulus’taki Büyük Tiyatro’da oyunu izledikten sonra oteline çekildi.Oyunda çok hoşuna gitmişti.Okulda arkadaşları arasında bu oyunu sergileyebilir miyiz diye bir an düşündü.Okullar açıldığında bu düşüncemi öğretmene açıklamalıyım diye aklından geçirdi.

İki gün göz açıp kapayana kadar geçmişti.

- İyi ki Amasya’ya dönme kararımdan vaz geçmişim. Şimdi Buse’yi görme zamanı geldi.

İbn-i Sina hastanesine geldiğinde saat on üçtü. Ziyaret saati başlamış,ziyaretçiler girip çıkıyorlardı…

Buse, kemoterapideki uygulamasından sonraki sıkıntılı anlarını atlatmış yatağında uzunlamasına yatıyordu.Girip çıkan ziyaretçilerin,

-Geçmiş olsun. larına başıyla :

-Sağ olun dercesine karşılık veriyordu.

Hastanede yattığından bu tarafa kendisinin bir tek ziyaretçisi gelmemişti. İlk zamanlar zoruna gidiyordu ama alışmıştı artık.

Tugay,hemşirelerin oturduğu bölüme gelip,

-Buse Yiğit’i görmek istiyorum.Hangi odada kalıyor acaba?

Hemşire elindeki dosyaya bakıp:

Yirmi bir nolu oda diye yanıtladı.

Yine heyecanlandığını hissetti. Yüreği küt küt atıyordu.Heyecanını yenmeye çalıştı. Kırmızı gülü tuttuğu eli terlemişti. Gülü sıkıca kavradı.Yirmi bir nolu odadan içeri girdi.Bakışları yataklarda yatan hastalar üzerindeydi.İki hastanın da başı kalabalıktı.Ziyaretçiler,etrafını sarmıştı.Üçüncü hastaya baktı…Baktı…O esnada Buse de Tugay’ a bakıyordu.Bir anda ne olduğunu anlayamadı.

-Bu Tugay olmalı diye beyninde şimşekler çakmaya başladı.

Tugay’ın bakışları,Buse’nin üzerinde olmasına rağmen tanıyamamıştı.

-Bu mu acaba? Diye tereddüt içerisindeydi.

Oldukça zayıflamış bir beden karşısında duruyordu.Dökülmüş saçlar,kirpikler,derine kaçmış gözler ve solgun bir yüz; hiç alışık olmadığı bir yabancıya ait gibi duruyordu karşısında:

- Affedersiniz, ben Buse Yiğit’i arıyorum.

Buse, hafifçe gülümseyerek:

-Hoş geldin Tugay bey!..

- Buse,sevgilim!...



(DEVAM EDECEK)

Ayhan Sarıkaya

Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz