Arama
Arama
En son konular
En son konular
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(70)
1 sayfadaki 1 sayfası
öykü:Buse'nin Göz Yaşları(70)
Tugay, Emine ile görüştükten sonra doğruca kamyonun yanına geldi.Kamyon şoförü, tanıdık,kendi mahallesindendi.Kahvehaneye oturmuş çayını yudumluyor,diğer taraftan da haberlerde hava durumunu izliyordu.
Tugay:
- Selam ağabey, geldim.Fazla bekletmedim ya?..
- Yok canım, önemli değil.
- Ne o,Tugay?Gönül işi mi,var?
- Yok be ağabey.Okuldan bir kız arkadaşımın ablası Ankara’da hastanede yatıyormuş da onun yanına uğramam gerekti de.Onun adresini arkadaştan aldım.
- Hımm!.. Ne hastasıymış ki?
- Valla bilmiyorum ne hastası olduğu. Kocası ile birlikte gitmişlermiş.Anladığım kadarıyla kocası hastaneden çıkıp gelmiş köyüne.Kadıncağız da hastane de kalmış.Hepsi bu…
- Kocası hangi köydenmiş ki?
- Arkadaşın dediğine göre Işıklı köyünden.
- Ben o köyü karış karış bilirim…Valla adamın ismini söylesen hemen anlarım kim olduğunu…
- Dur bir Dakka. Arkadaşla sohbetlerimizde eniştesinin kim olduğunu da söylemişti.Köyün en zenginlerindenmiş.Şu anda ismini de hatırlayamadım ama…Neydi ya…Neydi…
- En zengin dediğine göre Ahmet efendi olmasın. En fazla arazisi olan bir tek o adam var da. Ben o adamı çok iyi bilirim. Kamyonumla çok işini yapmışımdır.Elmalarını,buğdaylarını ,hayvan yemi çok taşımışımdır…Birinci karısı ölmüştü zaten.Amasya’nın içerisinden genç bir bayan almıştı o zamanlar.Neredeyse çocuk yaşlardaydı,aldığı bayan…Çok zalim birisidir.Zaten zalimliğinin cezasını da kendi kendine verdi,sayılır.Köyün delisi Deli Osman’ı ben öldürdüm diye karakola gidip teslim olmuş.Şimdi mapusta cezasını çekmekteymiş…
- Valla ağabey,sen de ne var ne yok hepsini biliyorsun.
- Dedim ya sana karış karış her tarafını bilirim, o köyün diye…
Garson, elindeki çay tepsisiyle servis yapıyor:
-Çaaayyyylllaaarrrr!... diye sesleniyordu.
- İçer misiniz ? der demez iki bardak çayı, Tugay ile şoförün önüne koydu.
Biraz sonra kamyon horultuyla çalışmaya başladı. Gecenin karanlığında yönünü Ankara istikametine çevirdi.Bir süre sonra Amasya’dan uzaklaşıp yine aynı homurtuyla yoluna devam etti…
Doktorlar, Buse’ye kemoterapide ikinci kürün uygulamasına karar verdiler.
Buse,psikolog bayan doktorun karşısında tavsiyelerini dinliyordu:
- Buse,her ne kadar sıkıntı çekiyor olsan da çektiğin bu sıkıntılarının karşılığını ilerde olumlu olarak alacaksın.Şimdi saçlarının Beyazlaşıp dökülmeye başladığına aldırma.Onlar, eskisinden de daha güçlü geleceklerdir.Bunun için kafanı her şeye takma.Olur olmaz şeylere aldırma.Hayatta acılarla birlikte olmasını,onları kanıksamamız gerektiğini öğrenmeliyiz.Her zaman güneş doğacak diye bir kural yok.Bulutlu ve sisli havalarda da önümüzü görmeye çalışmalıyız,değil mi?...
- Öyle diyorsun da insana zor geliyor, şekilden şekle girmek,doktor hanım…
- İşte dediğim gibi bu zorluklara dayanman sana ilerde bağışıklık hissi uyandıracak,belli bir süre sonra da çektiğin acıları umursamayacaksın doğal olarak…Ve de kendinle barışık olmayı,kendini sevmeyi öğrenecek sonuçta hastalığınla arkadaş gibi olmaya başlayacaksın…
- Peki doktor hanım.Kendimi zorlayacağım bakalım,başarabilecek miyim?...
- İnsan istesin yeter ki, başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Şimdi sana söyleyeceğim, ikinci bir kemoterapi uygulamasına gireceksin. Belki bu uygulama da saçların tamamen dökülebilir de… Ama sonuçta tekrar gelecektir hiç korkma…
- Tamam doktor hanım. Başa gelen çekilir, ne yapalım.
- Hah işte şimdi başardın sayılır. Hastalığını kabullendiğin anda her şey yoluna girecek demektir…
Tugay,elmaları satmış paraları cebine indirmişti.Kamyon şoförünün da parasını verdikten sonra kendisinin Ankara’da kalacağını söyleyerek,ondan ayrılmıştı.Şoför,başka tarafa Nevşehir’e yük bulduğu için oldukça sevinçliydi:
- Sen işine bak, arkadaşının kardeşini bulamaya çalış.
- Tamam.Ben de onun için ayrılıyorum ya zaten.
İbn-i Sina hastanesinin hematoloji bölümüne geldiğinde heyecandan yüreği küt küt ediyordu.Aradığım Buse,eğer benim eski sevgilim çıkarsa ne yaparım acaba diye şaşkınlık içerisindeydi…
Serviste çalışan hemşirelerin yanına geldiğinde:
- İyi günler efendim.Buse Yiğit diye bir hastayla görüşmek istiyorum.Mümkün mü acaba?...
- Bir Dakka,isim listesini kontrol edeyim.Hımmmm….Evet,Buse Yiğit diye hastamız var.Ama şu anda onu görmeniz mümkün değil..
- Neden?
- Çünkü kemoterapi uygulamasına yeni başlanmış.En az iki gün beklemeniz lazım…
- Tugay:
- - O zaman geriye dönmekten başka çare yok diye düşündü…
(DEVAM EDECEK)
Tugay:
- Selam ağabey, geldim.Fazla bekletmedim ya?..
- Yok canım, önemli değil.
- Ne o,Tugay?Gönül işi mi,var?
- Yok be ağabey.Okuldan bir kız arkadaşımın ablası Ankara’da hastanede yatıyormuş da onun yanına uğramam gerekti de.Onun adresini arkadaştan aldım.
- Hımm!.. Ne hastasıymış ki?
- Valla bilmiyorum ne hastası olduğu. Kocası ile birlikte gitmişlermiş.Anladığım kadarıyla kocası hastaneden çıkıp gelmiş köyüne.Kadıncağız da hastane de kalmış.Hepsi bu…
- Kocası hangi köydenmiş ki?
- Arkadaşın dediğine göre Işıklı köyünden.
- Ben o köyü karış karış bilirim…Valla adamın ismini söylesen hemen anlarım kim olduğunu…
- Dur bir Dakka. Arkadaşla sohbetlerimizde eniştesinin kim olduğunu da söylemişti.Köyün en zenginlerindenmiş.Şu anda ismini de hatırlayamadım ama…Neydi ya…Neydi…
- En zengin dediğine göre Ahmet efendi olmasın. En fazla arazisi olan bir tek o adam var da. Ben o adamı çok iyi bilirim. Kamyonumla çok işini yapmışımdır.Elmalarını,buğdaylarını ,hayvan yemi çok taşımışımdır…Birinci karısı ölmüştü zaten.Amasya’nın içerisinden genç bir bayan almıştı o zamanlar.Neredeyse çocuk yaşlardaydı,aldığı bayan…Çok zalim birisidir.Zaten zalimliğinin cezasını da kendi kendine verdi,sayılır.Köyün delisi Deli Osman’ı ben öldürdüm diye karakola gidip teslim olmuş.Şimdi mapusta cezasını çekmekteymiş…
- Valla ağabey,sen de ne var ne yok hepsini biliyorsun.
- Dedim ya sana karış karış her tarafını bilirim, o köyün diye…
Garson, elindeki çay tepsisiyle servis yapıyor:
-Çaaayyyylllaaarrrr!... diye sesleniyordu.
- İçer misiniz ? der demez iki bardak çayı, Tugay ile şoförün önüne koydu.
Biraz sonra kamyon horultuyla çalışmaya başladı. Gecenin karanlığında yönünü Ankara istikametine çevirdi.Bir süre sonra Amasya’dan uzaklaşıp yine aynı homurtuyla yoluna devam etti…
Doktorlar, Buse’ye kemoterapide ikinci kürün uygulamasına karar verdiler.
Buse,psikolog bayan doktorun karşısında tavsiyelerini dinliyordu:
- Buse,her ne kadar sıkıntı çekiyor olsan da çektiğin bu sıkıntılarının karşılığını ilerde olumlu olarak alacaksın.Şimdi saçlarının Beyazlaşıp dökülmeye başladığına aldırma.Onlar, eskisinden de daha güçlü geleceklerdir.Bunun için kafanı her şeye takma.Olur olmaz şeylere aldırma.Hayatta acılarla birlikte olmasını,onları kanıksamamız gerektiğini öğrenmeliyiz.Her zaman güneş doğacak diye bir kural yok.Bulutlu ve sisli havalarda da önümüzü görmeye çalışmalıyız,değil mi?...
- Öyle diyorsun da insana zor geliyor, şekilden şekle girmek,doktor hanım…
- İşte dediğim gibi bu zorluklara dayanman sana ilerde bağışıklık hissi uyandıracak,belli bir süre sonra da çektiğin acıları umursamayacaksın doğal olarak…Ve de kendinle barışık olmayı,kendini sevmeyi öğrenecek sonuçta hastalığınla arkadaş gibi olmaya başlayacaksın…
- Peki doktor hanım.Kendimi zorlayacağım bakalım,başarabilecek miyim?...
- İnsan istesin yeter ki, başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Şimdi sana söyleyeceğim, ikinci bir kemoterapi uygulamasına gireceksin. Belki bu uygulama da saçların tamamen dökülebilir de… Ama sonuçta tekrar gelecektir hiç korkma…
- Tamam doktor hanım. Başa gelen çekilir, ne yapalım.
- Hah işte şimdi başardın sayılır. Hastalığını kabullendiğin anda her şey yoluna girecek demektir…
Tugay,elmaları satmış paraları cebine indirmişti.Kamyon şoförünün da parasını verdikten sonra kendisinin Ankara’da kalacağını söyleyerek,ondan ayrılmıştı.Şoför,başka tarafa Nevşehir’e yük bulduğu için oldukça sevinçliydi:
- Sen işine bak, arkadaşının kardeşini bulamaya çalış.
- Tamam.Ben de onun için ayrılıyorum ya zaten.
İbn-i Sina hastanesinin hematoloji bölümüne geldiğinde heyecandan yüreği küt küt ediyordu.Aradığım Buse,eğer benim eski sevgilim çıkarsa ne yaparım acaba diye şaşkınlık içerisindeydi…
Serviste çalışan hemşirelerin yanına geldiğinde:
- İyi günler efendim.Buse Yiğit diye bir hastayla görüşmek istiyorum.Mümkün mü acaba?...
- Bir Dakka,isim listesini kontrol edeyim.Hımmmm….Evet,Buse Yiğit diye hastamız var.Ama şu anda onu görmeniz mümkün değil..
- Neden?
- Çünkü kemoterapi uygulamasına yeni başlanmış.En az iki gün beklemeniz lazım…
- Tugay:
- - O zaman geriye dönmekten başka çare yok diye düşündü…
(DEVAM EDECEK)
Ayhan Sarıkaya- Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 24/07/09
Similar topics
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(30)
» öykü:Buse'nin Göz Yaşları(46)
» öykü:Buse'nin Göz Yaşları(68)
» öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(16)
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(31)
» öykü:Buse'nin Göz Yaşları(46)
» öykü:Buse'nin Göz Yaşları(68)
» öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(16)
» Öykü:BUSE’NİN GÖZ YAŞLARI(31)
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Paz Ağus. 19, 2012 2:17 pm tarafından Admin
» NEDEN ÇOK ÜZGÜNÜM
Perş. Haz. 07, 2012 4:17 pm tarafından Admin
» KATİLLİK NERDE BAŞLAR
Ptsi Haz. 04, 2012 4:24 pm tarafından Admin
» SOR SORUYU
Salı Mayıs 29, 2012 12:20 pm tarafından Admin
» ÜSTÜN DÖKMEN DÖKTÜRDÜ
Çarş. Mayıs 16, 2012 11:50 am tarafından Admin
» PARA ZAAFI
Ptsi Mayıs 14, 2012 5:50 pm tarafından Admin
» KUL HAKKI
Perş. Mayıs 10, 2012 2:49 pm tarafından Admin
» DECCAL CENNETİNİ İSTEMİYORUM
Cuma Mayıs 04, 2012 2:06 pm tarafından Admin
» OKUMAK ÇÖZMEKTİR
Perş. Mayıs 03, 2012 12:34 pm tarafından Admin